Bundan çok uzun zaman önce yetiştirdiği mantarlarla ünlü bir köy varmış. Bu köyün tüm geçim kaynağı yetiştirilen mantarlarmış. Köy halkı mantarları pazara götürüp satarak geçimini sağlıyormuş. Hepsi hallerinden memnun yaşayıp giderlerken birgün içlerinden birinin aklına değişik bir mantar üretip, daha fazla para kazanabileceği ve böylece zengin olabileceği gelmiş.
Bu düşüncesini uygulayabilmek için hemen ertesi gün dağ bayır dolaşıp, değişik mantar türleri aramaya koyulmuş. Farklı bir mantar bulup zengin olacağı düşüncesi aklına o kadar yer etmiş ki, dur durak bilmeden günlerce bu arayışına devam etmiş. En nihayetinde günler sonra aradığını bulmuş. Kırmızı renkli olan bu mantarlar diğerlerinden farklı görünüşüyle göz kamaştırıyormuş. Köylü aradığını bulmanın sevinciyle toplayabildiği kadar kırmızı mantarı acele acele bir çuvala doldurmuş. Hemen evine gidip malzemelerini yanına alarak mantar tarlasına doğru yola koyulmuş. Tarlasına ektiği tüm normal mantarları söküp atarak, bunların yerine kırmızı mantarları dikmiş. Bir süre sonra tarlasındaki kırmızı mantarlar iyice büyüyüp gelişmeye başlamışlar. Mantarları toplama zamanı yaklaştıkça köylü heyecanlanıyor, bu mantarları satıp zengin olacağım diye düşünüyormuş.
Bu arada adamın tarlasındaki kırmızı mantarlar diğer köylülerin de dikkatini çekmiş. Bu mantarların neden böyle farklı renkte olduğunu sorduklarında adam, bunları özel olarak dağlardan toplayıp getirdiğini böbürlenerek anlatıyormuş. Diğer köylüler bu kırmızı mantarların zehirli olabileceği konusunda onu uyardıklarında ise; ” zehirli olsalar hiç böyle parlak ve güzel görünürler mi, belli ki beni kıskandıkları için böyle söylüyorlar. ” diye düşünüyormuş. Eşi bile adamı bu mantarların zehirli olabileceği yönünde uyardığı halde adam ona da; ” senin aklın bu işlere ermez! ” diyerek kadını tersliyormuş. Kadın en sonunda bakmış eşinin kendisini dinleyeceği yok onu bu konuda uyarmaktan vazgeçmiş.
Aradan bir süre zaman geçmiş ve köylüler tarlalardan mantarları toplamaya başlamışlar. Adamda hevesle tarlasına gidip kırmızı mantarları toplamaya başlamış. Tarlada çalışırken hep mantarları sattığında zengin olacağını hayal edip duruyormuş. Hayallarine kendisini o kadar kaptırmış ki, çok zengin olup bu köyden gitmeyi ve şehirde rahat bir yaşam sürmeyi bile düşünür olmuş. Günlerce sabahtan akşama kadar tek başına tarlada mantarları toplamış, karısı mantarların zehirli olduğunu söylediği için ona olan kızgınlığından kadını tarlaya hiç yaklaştırmamış. Sonunda tüm mantarları toplayıp ertesi gün pazara götürüp satmak için arabasına yüklemiş. O gece rüyasında hep mantarları satıp çok zengin olduğunu, şehirde yaşadığını ve ara sıra köye ziyarete geldiğinde herkesin onu saygıyla karşıladığını görmüş. Sabaha karşı uyanmış ve havanın aydınlanmasını beklemeden sabırsızlıkla pazara doğru arabasıyla yola çıkmış. Herkesten önce pazar yerine gitmiş, kırmızı mantarları tezgaha yerleştirip beklemeye başlamış.
Bir süre sonra diğer köylüler de birer ikişer gelip tezgahlarını kurmuşlar. Bu arada adam onların hepsine yüksekten bakıyor, mantarlarını satıp zengin olacağını ve hepsinden daha iyi yaşayacağını söyleyip hava atıyormuş. Köylüler adamın bu tavrına çok içerleseler de hiçbir şey söylememişler. Sessizce bekleyip olayın sonucunu görmeye karar vermişler. Birkaç saat sonra ilk müşteriler gelmeye başlamış. Diğer köylüler mantarlarını satmaya başladıkları halde kimse kırmızı mantarlardan almıyormuş.
Tezgahın önünden geçerken mantarlara bakıp, başka tezgahlara yöneliyorlarmış. İlk gün böyle geçip gitmiş, adam eve eli boş dönmüş. ” Bugün şansım yaver gitmedi ama yarın çok satış yapacağım. ” diye düşünmüş. Ertesi gün ve ondan sonraki günlerde aynı durum yaşanmış. Adam en sonunda dayanamayıp pazar yerinde diğer mantarlardan almaya giden müşterileri çevirip, bu güzel mantarlardan almalarını söylemeye başlamış. Fakat tüm müşteriler ağız birliği etmiş gibi o mantarların zehirli olabileceğini, bildikleri mantarlardan alacaklarını söylemişler. Adam akşam sinirli bir halde eve gelmiş ve eşine kendisine kırmızı mantarlardan pişirmesini söylemiş. Kadın yapma bey bu mantarlar zehirli olabilir dese de adam onu dinlememiş. En sonunda kadın çaresizce mutfağa gidip kırmızı mantarlardan pişirmiş. Adam mantarları yerken bir yandan da; ” oh mis gibi mantar işte, ağzının tadını bilen herkes bunlardan yer, yarın bu kırmızı mantarlardan yiyip de zehirlenmediğimi görenler mantarlarımı kapışacaklar. ” deyip duruyormuş. Derken birden öksürmeye ve yerde kıvranmaya başlamış. Kadın kocasının bu halini görünce onun zehirlendiğini anlamış ve hemen koşarak komşularından yardım istemeye gitmiş.
Gecenin bir yarısı adamı hastaneye kaldırmışlar. Oradan yapılan incelemeler sonucunda adamın zehirlendiği ortaya çıkmış. Acil olarak midesi yıkanmış ve adam sabaha kadar hastanede yatmış. Karısı bütün gece başucunda beklemiş, adam onu dinlemeyip mantarları yediğine çok pişman olmuş. Zengin olma hırsıyla tüm tarlaya o zehirli mantarlardan ektiği aklına gelince yaptığı yanlıştan daha çok utanmış. Adam karısıyla birlikte köye dönerken arabada yol boyunca, ellerinde para olmadığı için kışı nasıl geçireceklerini düşünüp durmuş. Karısıyla birlikte bahçe kapısından içeri giren adam gözlerine inanamamış. Arabasının kasası mantarlarla doluymuş. En üstteki notta ise; ” hepimiz kardeşiz, biz birbirimizi zor günde yalnız bırakmayız. Bu mantarlar bizim kazancımızdan senin payına düşenler. ” diye yazıyormuş. Adam bu duruma çok sevinmiş ve o gün pazara mantarları satmak için gittiğinde tüm arkadaşlarına tek tek teşekkür etmiş. O günden sonra da para hırsına kapılmak yerine, ihtiyacı olanlara yardım eden iyi bir adam olmuş.