İki Yaramaz Kardeş
Mehmet ve Serkan isminde iki yaramaz kardeş varmış. Bu iki kardeş yaptıkları yaramazlıklarla köylerindeki herkesi canından bezdirmişler. Bütün günleri insanlarla ve hayvanlarla uğraşmakla geçermiş. Arkadaşları ile kavga ederler, yaşlılara kötü şakalar yaparlar ve hayvanlara eziyet ederlermiş. Çevreleri tarafından uyarılan bu çocukların anne babaları, onlar daha çok küçük diyerek kimseyi dinlemezlermiş.
Yine günlerden birgün bu iki yaramaz kardeş arkadaşlarıyla kavga ettikten sonra ormana gitmişler. Amaçları daha önceden de yaptıkları gibi bir kuş yakalamak ve onu bir bacağından iple bağlayıp, onun ipten kurtulmak için çırpınmasını seyretmekmiş. Kuş yakalayabilmek için ormanın içlerine doğru bir hayli ilerlemişler. Yürürken bir yandan da az sonra yakalayacakları kuşa yapacakları eziyetin planını yapıyorlarmış. Onlar böylesine lafa dalmışlarken önlerindeki çukuru görmemişler ve iki kardeş bir anda kendilerini çukurun dibinde bulmuşlar. Çukur onların çıkamayacağı kadar yüksekmiş. Bunu anladıklarında can havliyle bağırmaya başlamışlar fakat köyden çok uzakta oldukları için onları kimsenin duyması mümkün değilmiş. Akşam olup da hava kararmaya başladığında çocuklar korkudan ağlamaya başlamışlar. Ağlamaları ve çırpınmaları hiçbir fayda sağlamıyormuş.
Akşam hava kararıp da çocukların eve dönmediğini gören babası köyde onları aramaya çıkmış. Rasladığı herkese Mehmet ve Serkan’ı görüp görmediklerini soruyormuş. Herkesten aldığı cevap aynıymış, o gün öğleden sonra kimse bu iki çocuğu köyde görmemiş. Herkes çocukların ormana gitmiş ve orada başlarına bir şey gelmiş olabileceğini düşünmüş. Tüm köy ayaklanmış ve hep beraber ellerinde fenerlerle çocukları aramaya koyulmuşlar. Bütün gece çocukların isimlerini bağırarak onları her yerde aramışlar. Gün ağardığında tam ümitlerini kesip geri dönecekleri sırada içlerinden birisi az ileride bir çukur olduğunu farketmiş. Çukurun başına gittiklerinde iki kardeşin birbirine sarılmış halde uyuduğunu görmüşler.
Az sonra iki çocuk duydukları gürültü üzerine gözlerini açtıklarında kendilerini kurtarmaya gelen köylüleri gördüklerine çok sevinirler. Köylülerden birkaç kişi hemen çukura inerler ve nihayet Mehmet ve Serkan çukurdan kurtarılırlar. Çocuklar o çukurda çaresizce kurtulmak için çırpınırlarken kuşlara yaptıkları eziyetin ne kadar kötü birşey olduğunu anladıkları için, o günden sonra hiçbir insana ya da hiçbir canlıya zarar vermemeye söz vermişler.
Yaramaz Ahmet
Köyün birinde Ahmet adında afacan bir çocuk varmış. Ahmet akıllı bir çocuk olmasına rağmen biraz yaramazmış. Annesinin ona tembih ettiği bazı şeyleri dinlemez, kendi bildiğini yaparmış. 8 yaşında küçük bir çocuk olduğu için annesi ona aşırı disiplin uygulamazmış. ” Biraz daha büyüyünce nasıl olsa uslanır, benim sözlerimi dinler. ” diye düşünürmüş.
Sıcak bir yaz günü Ahmet arkadaşlarıyla sokakta oynarken canları dondurma istemiş. Hemen bakkala koşup hepsi birer dondurma almışlar. Dondurmalarını yedikten sonra oyun oynamaya başlamışlar. Bir süre sonra Ahmet’in yanlarından uzaklaştığını görünce ona nereye gittiğini sormuşlar. Ahmet bakkala dondurma almaya gideceğini söyleyince, onu bu konuda uyarmışlar. ” Fazla dondurma yersen hasta olursun. ” demişler. Fakat Ahmet annesini dinlemediği gibi arkadaşlarını da dinlememiş. Biraz sonra elinde 2 tane dondurmayla gelmiş. Arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında 2 dondurmayı birden yemiş. Arkadaşlarına da; ” dondurmaları yedim bakın bir şey olmadı ” diye hava atmış.
Akşam olmuş tüm çocuklar gibi Ahmet’te evine gitmiş. Başlarda sorun yokmuş ama akşam yemeğinden sonra çocuğun karnı ağrımaya ve kusmaya başlamış. Evde ne yaptılarsa olmamış, en sonunda Ahmet’i hastaneye götürmüşler. Orada serumlar takılmış, iğneler yapılmış Ahmet bütün geceyi uykusuz ve ateşler içinde geçirmiş. Sabaha karşı biraz ateşi düşmüş ve uyumuş. Ertesi gün öğlene doğru uyanmış, gözlerini açtığında annesinin baş ucunda beklediğini görmüş. Yavaşça yatağından kalkmış ve pişman bir şekilde; ” anneciğim seni dinlemediğim için çok özür dilerim, sözünü dinlemedim ve hasta oldum. Seni de çok üzdüm ama bundan sonra her sözünü dinleyip, uslu bir çocuk olacağım.” demiş.
Onun bu sözlerine karşılık annesi de oğluna sarılıp öpmüş onu. Yaşadığı olay Ahmet’e ders olmuş ve bir daha annesinin sözünden asla çıkmamış.
Yasemin PAKLACI} else {