SEVİMLİ TIRTIL
Bir varmış bir yokmuş. Yemyeşil ormanların olduğu güzel bir ülke varmış. Yeşil mi yeşil, büyük mü büyük ormanların birinde ise uçmayı bilmeyen küçücük bir serçe yavrusu yaşarmış. Serçe yavrusunun annesi onu bırakıp gidince tek başına kalmış bu kocaman ormanda. Ne yapacağını bilemeden minik adımlarla bir o yana bir bu yana gezer dururmuş. Uçmaya çalışsa da nasıl uçacağını bilmediği için başarılı olamıyormuş. Karnı acıktığında ise bulduğu küçük solucanları yiyerek karnını doyurmaya çalışıyormuş.
Günlerden bir gün minik serçenin karnı çok açmış ve yiyecek bulması gerekiyormuş. Uçmayı denemiş fakat bir türlü başarılı olamıyormuş. Uçmayı başaramadığı için kanat çırparak koşmaya başlamış. Bir süre koştuktan sonra tam ümidini kaybedecekken karşısına sevimli bir tırtıl çıkmış. Minik serçe mutlu mutlu tırtılın yanına koşmuş ve tam onu yiyeceği sırada sevimli tırtıl birdenbire konuşmaya başlamış:
-‘Serçe kardeş, serçe kardeş, beni yeme lütfen.’
Minik serçe şaşırmış. Karşısında konuşan bir tırtıl varmış. Heyecanlanarak sormuş:
-‘Seni neden yemeyeceğim ki?’
Sevimli tırtıl serçenin yanına yaklaşmış ve konuşmaya devam etmiş:
-‘Çünkü ben bir tırtılım ve eğer üç hafta beklersen kelebek olacağım. Kelebek olduktan sonra sana uçmayı öğretebilirim. Birlikte yiyecekler bulabiliriz. Arkadaş olabiliriz.’
Minik serçe iyice şaşırmış. ‘Bu nasıl olur’ diye düşünmeye başlamış. Karşısında duran tırtıl ona kelebek olacağını söylüyormuş. ‘Buna inanmalı mıyım’ diye düşünmüş içinden. Fakat önüne gelen bu fırsatı da kaçırmak istemiyormuş. Tırtılın söylediğinin doğru olup olmadığını görmek için beklemeye karar vermiş.
-‘Tamam, üç hafta bekleyeceğiz ve eğer dediğin gibi olmazsa seni yemek zorunda kalacağım.’
Minik serçe ve tırtıl o günden sonra birlikte yaşamaya başlamışlar. Tırtıl da hiç vakit kaybetmeden kozasını örmeye başlamış. Gece gündüz demeden çalışıyormuş. Kozasını örmeli ki o koza yırtılıp kelebek olabilmeliymiş. Tırtıl hummalı bir çalışma ile kozasını örerken minik serçe de onu izliyormuş. Olabilecekleri o kadar merak ediyormuş ki…
Günler geceleri kovalamış, güneş açmış kapamış derken üç hafta gelmiş çatmış. Minik serçe tırtılın söylediği şeyi çok merak ettiğinden heyecanla olacakları bekliyormuş. Ertesi gece güne dönerken minik serçenin merakla beklediği şey gerçekleşivermiş. Koza yırtılmış ve rengârenk kanatlarıyla sevimli tırtıl artık kelebek olmuş.
Minik serçe gördükleri karşısında çok şaşırmış. Tırtılın dediği şey gerçek olmuş. Karşısında rengârenk kanatlarıyla duran sevimli kelebeğe bakmış:
-‘Tırtıl kardeş, sen nasıl böyle kelebek oldun, hala inanamıyorum’ demiş.
-‘Ee ben sana demiştim serçe kardeş. Sen de beni yemedin, bekledin. İşte şimdi bir kelebeğim. Benim de artık kanatlarım var. Birlikte göklere kadar uçabiliriz.’
Minik serçe bu olayla doğadaki ilk deneyimini yaşamış. Tırtılın kelebek oluşuna şahit olmuş.
-‘Öyleyse hoş geldin kelebek kardeş.’
Minik serçe ve sevimli kelebek o günden sonra çok iyi arkadaş olmuşlar. Kelebek, minik serçeye uçmayı ve yiyecekler bulmayı öğretmiş. İkisi birlikte göklere kadar yükselip, sonsuza kadar dost olmuşlar.
Siz de bir gün ormanda yürürken sevimli bir tırtıl görürseniz eğer ona iyi bakın. O tırtıl belki de kozasını örer ve bir gün rengârenk kanatlarıyla kelebek olup uçuverir.