2 Eki.2015
Ayıcık Dambıl’ın Maceraları
Evet sevgili minikler, haydi masal dinlemeye.
Yüksek dağların arasında kimsenin bilmediği bir orman varmış. Bu ormanda büyük bir ağacın kovuğunda ayıcık Dambıl ve arkadaşları yaşarmış. Dambıl her sabah kahvaltısını yaptıktan sonra ormanda yürüyüşe çıkar saatlerce dolaşırmış.
Ayıcık dambıl yine bir sabah dolaşmaya çıkmış. Çıkmış çıkmasına da aniden bastıran bir yağmura yakalanmış. Göz gözü görmüyormuş, ne tarafa gideceğini bilmeden koşmaya başlamış. Ayıcık dambıl hızla koşarken yanından geçtiği bir mağaradan çıkan bir el dambılı hızla içeriye çekivermiş. Dambıl bir yere düştüğünü düşünerek korkudan gözlerini kapatarak imdaat diye bağırmaya başlamış. Etraftan hiç ses gelmiyormuş, üstelik artık üzerine yağmur da yağmıyormuş, olup biteni anlamak için gözlerini yavaşça açmış. Gözlerini açar açmaz orada bulunan herkes üzerine çullanmış. Dambıl neler olup bittiğini anlayamazken, kocaman pençeleri ile üzerindeki şeyleri sağa sola savurmaya başlamış. Üzerindekilerden tamamen kurtulunca etrafa bir göz atmış, o da ne ona bütün bunları yapan arkadaşlarıymış. Ormanda yağmura yakalanan mağaraya sığınmış, dambılında yağmura yakalandığını görünce böyle bir şaka yapmak istemişler. Mağaranın içinde saatlerce oyunlar oynayarak eğlenmişler. Zaman ilerledikçe karınları acıkmaya başlamış. Yağmur hala yağıyormuş. Ne yapacaklarını, nereden yemek bulacaklarını düşünmeye başlamışlar.
Kaplumbağa,“benim kabuğum var ıslanmam, ben hepimize yiyecek getirebilirim demiş. Hayvanlar hep bir ağızdan,“aman kaplumbağa kardeş, sen gidip gelene kadar biz açlıktan ölürüz diyerek gülmüşler.
Arkasından köstebek yerinden fırlamış, ben yerin altından kazarak gider yiyecek getiririm der demez ayıcık dambıl söze girmiş, “olmaz köstebek kardeş, sen yanlışlıkla bir su birikintisine çıkarsan, bütün yuvanı su basar. İçinizde en güçlü benim, size yiyeceği benim bulmam lazım, sakın buradan başka bir yere ayrılmayın, ben yiyecek bulur gelirim” diyerek mağaradan ayrılmış.
Yağmur çok şiddetli yağıyormuş, üstelik rüzgarda esiyormuş. Dambıl uçmamak için pençelerini toprağa batırarak yürümeye çalışıyormuş. Dambıl yürürken önüne kocaman bir su birikintisi çıkmış, yavaşça geçeyim derken, ayağı çamura saplanmış. İmdat imdat diye bağırmaya başlamış. Yakınlarda yuvasında yağmurun dinmesini bekleyen bir yılan dambılın sesini duymuş. Gidip şu sesin geldiği yere bir bakayım, belki benim için güzel bir öğlen yemeği olur diye düşünerek sesin geldiği yöne doğru gitmiş. Bir de ne görsün kocaman bir ayı ayağı çamura sıkışmış çıkamıyor. Ayıcık dambılın yanına gidip neler olduğunu sormuş. Dambıl başından geçeni anlatmış. Yılan “ben seni buradan kurtarırsam bulduğun yemeklerden bana da verir misin?” demiş. Dambıl " neden olmasın, yeter ki sen beni bu çamurdan çıkar" demiş. Ardından bir ağacın gövdesine kuyruğunu sıkıca dolamış, diğer ucundan da dambıl tutmuş ve tırmanarak çamurdan çıkmış. Yılanın çok canı yanmış, az daha kopacakmış. Dambıl yılana “sen olmasan ben bu çukurdan çıkamazdım, sen çok iyi bir yılansın” diyerek teşekkür etmiş. Yılan “buralarda beni kimse sevmez, oysaki ben kolay kolay kimseye zarar vermem“ demiş. Beraber yiyecek aramış bulmuş ve mağaranın yolunu tutmuşlar.
Dambılın arkadaşları mağarada dört gözle dambılı bekliyorlarmış. Dambıl yılan ile birlikte dönünce çok sevinmişler. Dambıl arkadaşlarına başından geçenleri anlatmış ve yılanla tanıştırmış. Hayvanlar mağarada karnını doyururken dışarıda yağmur dinmiş. Karınlarını bir güzel doyuran hayvanlar dambıla teşekkür ederek mağaradan neşeli bir şekilde çıkmışlar ve kovuklarına dönmüşler.