Yoksul Kunduracı
Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar ülkenin birinde yoksul bir kunduracı ile karısı yaşarmış. Kunduracı çok yaşlıymış ve artık eskisi gibi iş yapamıyormuş. Bu yüzden az kazanıyor, kazandıkları da karısıyla karınlarını doyurmaya ancak yetiyormuş. Gel zaman git zaman kunduracı iyice fakirleşmiş, elinde sadece bir çift ayakkabı yapacak deri parçası kalmış. Elinde kalan son deriyi ertesi gün ayakkabı yapmak için tezgâhın üzerine koymuş, üzgün bir şekilde yatmaya gitmiş.
Sabah olunca ayakkabı yapmak için erkenden kalkmış. Atölyesine gelip tezgâhın üzerine bakınca çok şaşırmış. Gece bıraktığı deri parçasının olduğu yerde yepyeni bir çift ayakkabı duruyormuş. Gece yorgunken yaptığını ve hatırlamadığını düşünüp ayakkabıyı satmaya gitmiş. Ayakkabı o kadar güzelmiş ki müşterisi ona yüklüce para vermiş. Kunduracı kazandığı paralarla yeni iki çift ayakkabı yapacak kadar deri satın almış. Eve gelince karısına durumu anlatmış ve o da çok mutlu olmuş. O akşam, derileri yine ertesi gün ayakkabı yapmak üzere tezgâhın üzerine koymuş ve yatmaya gitmiş.
Ertesi sabah uyandığında bu sefer tezgâhın üzerinde iki çift ayakkabı görmüş. Şaşkınlıkla birlikte çok da mutlu olmuş. Hemen götürüp ayakkabıları satmış ve bu sefer ilkinden çok daha fazla para kazanmış. Gene kazandığı paralarla deriler satın almış. Hepsini tezgâhın üzerine koymuş. Bu sefer ertesi gün orada yeni ayakkabılar göreceğini biliyormuş. Uyanınca haklı olduğunu anlamış çünkü tezgâhın üzerinde bir sürü ayakkabı varmış. Gel zaman git zaman böyle devam etmiş. Kunduracı ile karısı nereden geldiklerini bilmedikleri bu ayakkabıları satarak bolca para kazanmışlar, artık fakir değillermiş. Fakat kunduracı derilerin ayakkabılara nasıl dönüştüğünü merak eder olmuş. Bir gün karısına,
-‘Bize yardım edenlerin kim olduğunu öğrenmeliyiz, o yüzden bu gece derileri tezgâhın üzerine koyduktan sonra dolaba saklanıp gizlice olanları izleyelim’ demiş.
Akşam dolaba saklanmışlar, gece yarısına doğru tezgâhın oradan sesler gelmeye başlamış. Kunduracı ile karısı gördüklerine inanamamışlar. İki cücenin tezgâha çıkıp derilerle ayakkabı yapmaya başladıklarını görmüşler. Kunduracı ile karısı çok şaşırmış. Sabaha doğru cüceler gidince de kara kara düşünmeye başlamışlar:
-‘Bizi fakirlikten kurtaran bu iyi cücelere teşekkür etmemiz lazım’ diyerek bir karar vermişler. Cüceler için minik kıyafetler ve ayakkabılar hazırlayacaklarmış. Bunun için hemen işe koyulmuşlar.
Kıyafetleri ve ayakkabıları hazırlayıp akşam tezgâhın üzerine koymuş ve gene dolaba saklanmışlar. Cüceler ayakkabı yapmak için tezgâha yaklaştıklarında hediyeleri fark etmiş ve çok mutlu olmuşlar. Hemen giyinmişler. Onların mutlu olduğunu gören kunduracı ve karısı da çok mutlu olmuş. Bu cüceleri son görüşleri olmuş, o günden sonra kunduracı ve karısının yardıma ihtiyaçlarının kalmadığını anlayan cüceler kendi yollarına gitmişler.
Ama kunduracı ile karısı, minik adamlar sayesinde kazandıkları parayla ömür boyu rahat yaşamışlar. Onları da hiç unutmamışlar.