Etiket: iki inatçı keçi

İki İnatçı Keçi
İki İnatçı Keçi

İki İnatçı Keçi

inatic-keciler

Allah’ın deli kulları pek çokmuş.
Bizden daha delisi hiç yokmuş.
Çok demesi pek günahmış.
Azdan çoktan, hoppala hoptan.
Sana bir mintan yaptırayım,
Çerden, çöpten.
İlikleri karpuz kabuğundan,
Düğmeleri turptan.
Zaman o zaman idi.
Bit bineğim, pire yedeğim idi.
Darı topuzum,
Çavdar kalkanım idi,
Bir tüfeğim var idi.
Ayran ile doldurur,
Şerbet ile ateşlerdim.
Çıkardım dağlar başına,
Broy, broy! Der gezerdim.
Yetmiş karga ayağa kalkardı,
Ağa geliyor diye.
Bre ağalar, bre beyler!
Eliften beye çıktım,
Seyirttim köye çıktım.
Çobandan kaymak yedim,
Ağadan deynek yedim.
Deyneği kuşa verdim,
Kuş bana kanat verdi.
Çaldım kanadı yere,
Uçup gittim göklere.
Baktım bir has bahçe,
İçinde sular akar.
Oturmuş çeşme başına,
İki güzel bana bakar.
Büyüğüne selam verdim,
Küçüğüne tutuldum.
Sofrasında mum olayım,
Bahçesinde gül olayım.

İki keçinin yolları kesişmiş köprünün ortasında
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

Hep inatçılıkmış meğer bu keçilerin huyu
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

Büyük keçi demiş benim çekil geçeceğim
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

Küçük keçi demiş ölsem vermem ben geçeceğim
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

Tam köprünün ortasında toslaşmışlar inatla
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

İkisi de suda bulmuş kendini inatlarında hızla çarpıp
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

Keçilerin inatçıları suya düşmüş boğulmuşlar
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

İnsanların inatçısı kim bilir ki ne olur
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde; pireler berber, berberler deve iken, annem kaşıkta babam beşikte, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Fazla uzatmadan, lafı ezip bükmeden, buyurun size iki inatçı keçinin hazin sonu masalı…

Uzak diyarların birinde, küçük bir kasabada iki tane inatçı keçi varmış. Bu iki inatçı keçi birbirinden hiç ama hiç hoşlanmazmış. İkisi de birbirinin tam tersi hareketleri yaparmış. Birinin dediğini diğeri kabul etmez, diğerinin dediğini ise bir başkası hiç dinlemezmiş bile. Diğer hayvanlar bile şaşırır kalırmış bu keçilerin inatçılığına…

Keçiler otlamak için her zaman dışarı meralara çıkarmış. Bir akarsuyun başındaki yeşilliklerden otlanır, karınlarını doyururmuş. Ama ikisi de aynı ottan otlar mı hiç! Biri akarsuyun sağ tarafında otlar ise, diğer keçi karşı tarafına geçer, ikisi de birbirine hiç bakmadan karınlarını doyurur, evlerine geri dönerlermiş.

Günlerden bir gün iki inatçı keçi otlamak için yine çıkmış meraya. Akarsuyun sağ ve sol tarafındaki çimenlerden otlamak için dağılmışlar yolun yarısında. Ama bir keçinin gittiği tarafta bütün yeşillikler büyük bir yangında yanmış, kalmış kocaman bir boş arsa! Bunu gören keçi aç kalmamak için mecbur geçmek zorunda kalmış karşıya.

Diğer inatçı keçi ise kendi tarafındaki yeşilliklerden çok sıkılınca acaba karşı tarafta ne var diye bir merakla başlamış köprüye doğru koşmaya. Amacı diğer keçiye gözükmeden bir göz atmakmış karşı tarafa.

İki inatçı keçi de karşı tarafa geçmek için çıktıkları yolda köprünün ortasında karşı karşıya gelmişler. İkisi de birbirine öfke ile bakmış. Keçilerden biri başlamış söze:

Birinci keçi: ‘Çekil şuradan, ben karşı tarafa geçeceğim.’

Diğer keçi bu lafların altında kalır mı? Köprüden çekilip yolu bu keçiye bırakır mı?

İkinci Keçi: ‘Bu köprü benim hakkım. İlk ben geldim. Asıl sen çekil, ben geçeceğim.’

İki keçi de o kadar inatçıymış ki, bırakın birbirlerine yol vermeyi sözlerini bile dinlenmiyorlarmış. İki keçi de ‘ben geçeceğim, hayır ben geçeceğim’ diye inatlaşmaya devam ederken birbirlerine daha da yaklaşmışlar. Keçileri boynuzları birbirlerine değiyor, ikisi de birbirine yer vermedikçe daha da sinirleniyormuş.

İki inatçı keçi, köprünün üstünde bir sağa bir sola iteklemeye başlamışlar birbirlerini. Kafa kafaya gelmişler çoğu kez. Ancak ne biri diğerine yol vermiş, ne de diğeri vazgeçmiş bu inadından. İkisi de hala ‘ben geçeceğim o köprüden’ diye inat etmeye devam etmiş. Zavallı tahta köprü, iki inatçı keçinin birbirini ittirmesine zor dayanır hale gelmiş. Keçilerin kafalarını birbirine bastırması ve birbirini ittirmesi ile tahtadan olan köprü, bir sağa bir sola sallanmış, durmuş.

En sonunda beklenen olmuş. İkisi de birbirinden inatçı çıkan bu keçiler, birbirini o kadar sert itmeye başlamış ki artık ne köprü dayanırmış buna ne de keçilerin dengesi. İki keçinin de birbirini ittirmesi ile iplerini koparak köprü, birdenbire ortadan ikiye yıkılıvermiş. İki keçi de dengelerini kaybedip doğruca suya düşüvermiş.

Suya düştükleri anda su o kadar soğukmuş ki, iki inatçı keçinin dişleri de birbirine vurmaya başlamış. O anda birbirine bakan iki keçi, yaptıkları yanlışın farkına varmışlar. Oysaki birbirine yol verseler, ikisi de karşı tarafa geçecek; böylece suya düşüp bu soğukta suyun içinden kurtulmaya çalışmayacaktı. Keçilerden biri diğerine döndü:

Keçi:’ Biz inatlaşarak ne kadar yanlış bir şey yapmışız! Oysaki inat etmeden birbirimize yol versek, ikimiz de karşıya rahatça geçebilirdik. İnatçılık iyi bir şey değilmiş, biz bunu geç de olsa anlamış olduk, bundan sonra birbirimize karşı inat etmeyelim’ diyerek arkadaşına barış elini uzatmış. İki keçi de anlaşarak, barışarak bu işi çözmüş.}