Günlerden bir gün Zeynep’in canı çok sıkılmış. Evde oturmak yerine bahçeye çıkıp biraz oyun oynamak istiyormuş.
-‘Anneciğim ben bahçeye çıkabilir miyim?’
-‘Tamam, dikkatli ol kızım.’
-‘Peki, anneciğim’ demiş Zeynep.
Evden çıktığında yan bahçede oynayan arkadaşı Fatoş’u görmüş.
-‘Aa, Zeynep gelsene beraber oynayalım’ demiş Fatoş.
İkisi birlikte bahçede oynayıp zıplamaya başlamışlar. Bir müddet sonra yorulmuşlar ve karınları acıkmış. Zeynep içeri girecekken Fatoş onu durdurmuş.
-‘Arkadaşım baksana şuradaki ağaca! Üzerinde kıpkırmızı elmalar var’ demiş.
Zeynep yolun karşısındaki bahçeye baktığında büyük ve üzerinde kırmızı elmalar olan ağacı görmüş. Elmalar çok güzel görünüyormuş.
– ‘Hadi gel Zeynep, gidip ağaçtan elma koparalım ve yiyelim’ demiş Fatoş.
– ‘Kimseden izin almadan bunu yapamayız’ diye cevap vermiş Zeynep.
Fatoş ise Zeynep’in söylediğine pek aldırmamış.
-‘Zeynep ne kadar da korkaksın! Ne olabilir ki? Birkaç tane elma koparacağız ve yiyeceğiz.’
Zeynep bunun yanlış olduğunu bilse de o sırada elmalar gözüne çok güzel görünmüş. Karnı da o kadar açmış ki…
-‘Tamam, ama sadece birkaç tane koparacağız.’
Fatoş ve Zeynep el ele tutuşarak karşı tarafa geçmişler ve Zeynep gözcülük yaparken Fatoş da ağaçtan elmaları koparmış. Zeynep tedirgin bir şekilde etrafına bakıyormuş. Birisinin onları görmesinden çok korkuyormuş. Fatoş da birkaç tane değil bir sürü elma koparınca Zeynep bağırmış:
-‘Fatoş, yeter daha fazla koparma!’
Fatoş iki-üç tane elmayı da eline alarak ağaçtan inmiş. Zeynep bu yaptıklarının çok yanlış bir şey olduğunu bir kere daha söylese de Fatoş çoktan elmayı yemeye başlamış. O sırada bir kadın bağırmaya başlamış:
-‘Sizi gidi küçük hırsızlar sizi! Gelin bakayım buraya!’
Bahçenin kenarından çıkan kadın Fatoş ve Zeynep’in oturduğu yere koşmaya başlamış. Kızların ikisi de korkuyla yerlerinden kalkıp koşmaya başlamışlar. O sırada Zeynep ve Fatoş’un annesi de kapının önüne çıkmış.
-‘Anneciğim, kurtar bizi.’
Kızların ikisi panikle Zeynep’in annesinin yanına koşmuşlar. Zeynep’in annesi ise ellerindeki elmaları görünce olanları anlamış.
-‘Hanımefendi bu iki kız benim ağacımdan elma çaldılar. Kendi gözlerimle gördüm.’
O sırada Fatoş’un annesi de yanlarına gelmiş. Zeynep ve Fatoş utançlarından annelerinin yüzlerine bakamıyormuş.
-‘Zeynep, kızım, böyle bir şeyi nasıl yaparsınız? Biz size izinsiz hiçbir şey almamanız gerektiğini öğretmedik mi?’
Zeynep utanç dolu bir sesle konuşmaya başlamış:
-‘Yaptığımızın yanlış olduğunu biliyoruz anneciğim. Ama karnımız çok acıkmıştı ve elmalar çok güzel görünüyordu. Biz de bir-iki tane koparmak istedik.’
Fatoş’un annesi konuşmaya başlamış:
-‘Kızım keşke izin isteseydiniz. O bahçe sizin bahçeniz değil. O yüzden izin almadan giremezsiniz ve meyve koparamazsınız.’
Fatoş da Zeynep’in arkasından sessizce konuşmaya başlamış:
-‘Anneciğim özür dileriz.’
-‘Bizden değil bahçenin sahibinden özür dilemeniz gerekiyor küçük hanımlar.’
Zeynep ve Fatoş karşılarında duran kadına bakmışlar.
-‘Teyzeciğim yaptığımızın yanlış olduğunu biliyoruz. Canımız çok isteyince dayanamadık ama izin almamız gerekiyordu. Çok özür dileriz.’
Kadın küçük kızların özür dilemesinden sonra yumuşamış.
-‘Yaptığınız çok yanlış bir şey. Bir daha asla izin alamdan başkasının bahçesine girmeyin ve ağaçlarından meyve koparmayın. Ayrıca canınız ne zaman isterse bana söylemeniz yeterli. Ben sizin için koparırım ve size veririm.’
Kadın evine gittiğinde ikisinin de annesi birbirlerine bakmışlar:
-‘Bu küçük kızlara yaptıkları yanlış için nasıl bir ceza versek acaba?’ demişler.
Zeynep ve Fatoş yaptıkları yanlış yüzünden hem çok utanmışlar hem de üstüne ceza almışlar. Ve bir daha izinsiz olarak kimsenin bahçesine girmeyeceklerine ve ağaçlarından bir şey koparmayacaklarına söz vermişler.
Biz biz olalım izin almadan kimsenin bahçesine de girmeyelim, eşyalarına da dokunmayalım.} else {