Bir varmış bir yokmuş, şehirden uzak bir ormanda bir salyangoz yaşarmış. Bu salyangoz diğerlerinden farklıymış biraz. Diğer salyangozlar evlerinin kaplumbağalarınki gibi sırtlarında olmasından memnunken, bizim salyangoz bu durumu hiç sevmezmiş. Evini sırtında taşımak istemediği gibi, evinin yani kabuğunun renginin de farklı olmasını istermiş. Akşamları yatarken renkli bir kabuğu olduğunu hayal edermiş hep. Salyangoz, arkadaşları olan kelebek ve uğur böceğini çok sever, arada bir onlarla dertleşir ve sırtında taşıdığı evini onlara şikâyet edermiş:
–‘Ah keşke, evimi sırtımda taşımak zorunda olmasaydım. Hadi taşıyorum, bari sizin ki gibi bol desenli ve renkli olsaydı’ dermiş.
Kelebek ve uğur böceği bir gün salyangoza;
-‘Sevgili arkadaşımız, hani evim renkli olsun diyorsun ya, biz çaresini bulduk. Ressam olan bir tırtıl var. Seni ona götürürsek eğer, o senin kabuğunu istediğin renkte boyar ve böylece evin rengârenk olmuş olur’ demişler.
Salyangoz buna çok sevinmiş:
-‘Ne duruyoruz, hemen gidelim’ demiş.
Böylece hep beraber düşmüşler yola. Tırtılın kapısını çalmışlar. Gelen misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya başlamış. Sonunda salyangozun evine çok güzel desenler çizmiş. Salyangoz yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş. Tırtıl, salyangozun evini boyadıktan sonra, bizimkiler tırtılın yanından ayrılıp ormanda yürümeye başlamışlar. Salyangoz biraz mutlu biraz da üzgün bir şekilde arkadaşlarıyla yürürken, bir anda gök gürlemiş ve üç arkadaş şiddetli bir yağmurun ortasında kalakalmışlar. Kelebek ve uğur böceği öyle ıslanmışlar ki, sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar. Oysa salyangoz hemencecik evinin içine girmiş. Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca, arkadaşlarının perişan halini görüp üzülmüş ve kendi kendine;
-‘İyi ki saklanabileceğim bir evim var. Rengini sevmesem de beni yağmurdan koruyor’ diye düşünmüş.
Bu olaydan sonra evinin sırtında olmasını bir daha hiç ama hiç dert etmemiş.
Bir Yorum