Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken; uzak mı uzak diyarların birinde büyük mü büyük, güzel mi güzel bir köy varmış. Bu köy içinde bir de Keloğlan diye bir oğlan varmış. Keloğlanın kafasında hiç saç olmadığı için herkes ona ‘Keloğlan’ demiş ve adı gel zaman git zaman ‘Keloğlan’ olarak kalmış. Keloğlan köyün içerisinde annesi ile birlikte yaşar, kimseye bulaşmadan günlerini geçirirmiş.
Keloğlan bu, adından da belli, kafasında hiç saç yok ki! Bu yüzden üşürmüş keloğlanın kel kafası. Günlerden bir gün annesi daha fazla dayanamamış oğlanın bu haline. ‘Gel’ demiş oğluna ‘pazara gidip sana güzel bir şapka alalım.’ Keloğlan sevinmiş, çünkü havalar soğumaya, kafası da üşümeye başlamış.
Keloğlan ve annesi ağır adımlar ile pazara giderken yolda karşılarına aksakallı bir dede çıkmış. Aksakallı dede anne ile keloğlanı görünce yaklaşmış yanlarına:
Ak Sakallı: ‘Keloğlan, keleş oğlan. Ne arıyorsun söyle bakalım aksakallı dedene’ demiş.
Keloğlan zaten tembel biri imiş, buradan pazara kadar yürümek çok zor gelmiş. Hemen aksakallıya cevap vermiş:
Keloğlan: ‘ Merhaba aksakallı dede, ben bir şapka almak için pazara gidiyorum’ demiş.
Aksakallı dede kaftanının altından güzel bir şapka çıkarmış. Keloğlana uzatarak:
Ak Sakallı: ‘Al bu şapkayı kullan. Ancak bilesin ki benim şapkalarım sihirlidir. Eğer bir gün gelir de çok darda kalırsan, “şapkam davran, kurtar beni bu durumdan” de. Şapkan seni o durumun içinden kurtaracak. Eğer paraya sıkışırsan hemen ‘şapkam davran, ver bana altınlarından” de, sana altın verecek. Eğer olur da şapkanı çaldırırsan da hemen ” şapkam davran, bana gel şapkam” de, şapka hemen senin başına gelecek’ demiş.
Keloğlan aksakallı dedenin anlattıklarını can kulağı ile dinlemiş. Aksakallı dede şapkayı ona verdiğinde ise çok mutlu olmuş. ‘Artık benim sihirli bir şapkam var’ diyerek anası ile birlikte mutlu-mesut dönmüş köyüne.
Eve geldiklerinde Keloğlanın anası hemen girmiş söze:
Anne: ‘Ah benim kel oğlum, keleş oğlum. Nereden bilelim o ihtiyarın bize yalan atmadığını? Sen şimdi bir dene bakalım şapka altın verecek mi?’
Keloğlan annesinin dediğini yapmış. ‘Şapkam davran, ver bana altınlarından’ demiş. Bir de ne görsün! Şapkanın içinden altınlar dökülmesin mi odanın içine! Keloğlan ve annesi altınları görünce sevinç içinde hemen pazara gitmiş ve tüm ihtiyaçlarını almışlar. Herşeyi yüklemek için bir de eşek almışlar. Doldurmuşlar tüm yükleri eşeğe, düşmüşler anası ile Keloğlan yola…
Daha yolun yarısına gelmeden eşkıyalar çevirmesin mi yollarını! Tepesine kadar yük dolu eşeği görünce hiçbir şey sormadan eşeği alan eşkıyalar, iyi bir ganimet bulduk diye sevinmişler. Ancak Keloğlan durur mu? ‘Şapkam davran, kurtar beni bu durumdan’ demiş. Demesi ile birlikte şapkanın içinden bir sürü köpek çıkmasın mı? Köpekler hırsızları kovalamış ve Keloğlan bu durumdan kurtulmuş.
Keloğlan anası ile birlikte sonunda eve varmış. Birlikte satın aldıkları tüm eşyaları indirmişler. Ardından yemek yapıp yemişler, içmişler. Gece olunca da kafasındaki şapkayı çıkarıp uykuya dalmış Keloğlan.
Gece Keloğlan ve anası uyurken eve üç tane hırsız girmesin mi? Evden üç-beş bir şey çaldıktan sonra çıkarken hırsızlardan birisi Keloğlan’ın sihirli şapkasını görmesin mi? Şapkayı da almış eline, takmış kafasına. O sırada kolu çarpmış vazoya, vazonun sesine uyanmış bizim Keloğlan. Bir de ne görsün, üç tane iri-yarı hırsız evin içinde, üstelik birinin kafasında sihirli şapkası var! Keloğlan’ın aklına hemen sihirli sözcükler gelmiş. ‘Şapkam davran, bana gel şapkam” demiş. Şapka hırsızın kafasından çıkarak uça uça gelmiş kendi kafasına koymuş. Hırsızlar uçan şapkayı gördüklerinde çok korkmuşlar. Korkularından ne aldılar ise bırakıp kaçmışlar.
Keloğlan ve anası hırsızların gitmesi ile derin bir nefes almış. Şapkanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlayan Keloğlan, bundan sonra şapkasına gözü gibi bakmış.
Aksakallı dedenin verdiği sihirli şapka sayesinde Keloğlan anası ile birlikte huzur içinde uzun yıllar yaşamış. Kimin başı sıkışsa, derdi olsa ona da yardım etmiş. Herkes Keloğlan’dan ‘kahraman’ diye bahsetmiş.
Gökten üç elma düşmüş, üçü de yardımsever çocukların olmuş.
3 Yorumlar