Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken bundan çok ama çok zaman öncesinde bir adam yaşarmış. Bu adamı çevresindeki insanlar hiç sevmezmiş. Neden derseniz; adam herkese kızar, hiçbir şeyden memnun kalmazmış. Mahallesinde top oynayan çocuklar, gürültü yapan komşusuna, mahalleden korna çalarak geçen bir arabaya hatta çöpleri almak için gelen çöp kamyonuna bile kızarmış.
Bu adamın oturduğu sokağın ucunda, caddenin hemen karşısında tabela yapan bir ressam varmış. Bu ressam işini çok sevdiği için günün her vakti neşeli ve keyifliymiş. Günlerden bir gün ressam amcamız, bir merdivenin en üstünde oturmuş ve tabela boyuyormuş. Tabela boyuyormuş ama aynı zamanda şarkı da söylüyor, işini neşeyle yapıyormuş. Ressamın bu halini gören diğer esnaflar da kendi işlerini şarkılar söyleye söyleye yapmaya başlamışlar. Hani mutluluk bulaşıcıdır derler ya ressamın mutluluğu diğer esnaflara da bulaşmış, herkes işinde gücünde keyifli ve mutluymuş.
Ressam şarkısını söyleye söyleye tabelasını boyarken elinden fırçasını düşürmüş. Aşağıya doğru eğilmiş, fırçasını almak istemiş ama bir de ne görsün! Aşağıdan ona doğru bakan bizim kızgın adam değil miymiş?
Kızgın adam başlamış bağırmaya:
Kızgın Adam: ‘Ressam bey, ressam bey! Bütün bu kaldırımlar, bu yollar senin malın mı sanki! Bu ne rahatlıktır, biz senin sesini dinlemek zorunda mıyız? Şarkı söyleyeceğine işini düzgün yap da elinden fırçayı benim gibi milletin kafasına düşürme!’
Ressam üzgün bir ifade ile cevap vermiş:
Ressam:‘Çok özür dilerim, lütfen kusura bakmayın. Çalışırken şarkı söylemek bana çok keyif veren bir şey, sesimin tonuna da dikkat ediyorum ama rahatsız ettiysem bir kez daha özür dilerim.’
Bunu duyan bizim kızgın Adam iyice sinirlenmesin mi? Sesi daha da yükselmiş:
Kızgın Adam:‘Ressam mısın boyacı mısın nesin, herkesin derdi var kardeşim! Herkes para kazanmak, ailesini geçindirmek için çırpınırken, sen utanmıyor musun böyle şarkıyla türküyle iş yapmaya!’
Ressam kızgın amcaya daha fazla bir şey anlatamayacağını anlamış o yüzden konuşmayı uzatmamış. Adam gittikten sonra da adamın şu hayatta ne kadar mutsuz ne kadar keyifsiz olduğunu düşünmüş, durmuş. Ancak ressam kızgın adamın dediklerini takmış bir kere kafasına… İşini yapıyormuş yapmasına ama tam şarkı söyleyecekken adamın dedikleri aklına geliyor ve işine odaklanamıyormuş.
Derken günler günleri haftalar haftaları kovalamış. Ressamın bu durumu tam bir ay böyle devam etmiş. Öyle ki ‘artık yeter’ diyen ressam sonunda kendisine kızan o adamı bulup konuşmaya karar vermişti.
Ressam kızgın adamı ararken tesadüf odur ki elinde ekmek poşetiyle sallana sallana karşıdan gelen bizim kızgın adam olmasın mı? Hemen koşmuş ressam kızgın adamın yanına. Adam yine bir şeylere söylenirken ressamı fark etmemiş bile…
Ressam: ‘Hayrola, amcacığım sen yine niye kızdın?’ demiş.
Kızgın adam ressamı görünce daha da sinirlenmiş:
Kızgın Adam: ‘Git işine be adam! Zaten derdim başımdan aşkın. Bi de tüm dertlerim yetmezmiş gibi yarım saat de ekmek sırası bekledim. Bir de seninle mi uğraşacağım?’
Ressam adamın bu tavrına gülümseyerek yanıt vermiş:
Ressam: ‘Gel amcacığım sana bir çay ısmarlayayım, hem biraz sakinlersin’ demiş.
Adam ressamın bu teklifini baştan söylense de sonra kabul etmiş. İkisi oturmuşlar bir çay bahçesine. Ressam kızgın adama sormuş:
Ressam: ‘Seni bu kadar kızdıran şey ne? Bir derdin varsa anlat bana.’ Demiş.
Kızgın adam önce inkar etse de sonra başlamış anlatmaya. İki ay önce işten çıktığını, hala bir iş bulamadığını, evde yaşlı bir annesi olduğunu, ona bakması, eve para getirmesi gerektiğini, ama hala iş bulmak için uğraştığını anlatmış da anlatmış.
Ressam adamın derdini şimdi anlamış. Aklına hemen güzel bir çözüm gelmiş. Kendisi uzun zamandır yanına bir yardımcı arıyormuş. Bunu adama söylemiş:
Ressam: ‘Bak amcacığım, iznin olursa ve kabul edersen buyur gel benimle çalış. Bana da işten kaçmayacak bir eleman lazımdı zaten. Bence bu iş için en doğru insan sensin.’ Demiş.
Kızgın adamın yüzü gülümsemiş. Tereddüt etmeden hemen kabul etmiş ve ertesi sabah işe başlamış. Bizim ressam yine şarkılar söyleyerek çalışırken adam da ressama ayak uydurmuş. Aradan birkaç gün geçince bizim kızgın adamdan eser bile kalmamış! Her şeye kızan o adam gitmiş, yerine neşeli, sevecen, hayattan keyif alan bir adam gelmiş.
Ressamla adam yıllarca birlikte çalışmışlar ve çok iyi dost olmuşlar.
Gökten üç elma düşmüş, üçü de neşeli ve mutlu çocukların olmuş…
10 Yorumlar