Havuç Hikayesi
Yine güzel bir yaz sabahıydı. Küçük Ayşe komşularının horoz sesini duyup uyanmıştı yine. Ayşe’ye göre horozların yaptığı tek iş buydu, çünkü onlar hep erkenden uyanır kocaman ve gür sesleriyle her gün insanları uyandırırlardı. Horozlar nasıl her gün insanları uyandırmakla yükümlüyse,küçük Ayşe’nin de her sabah kahvaltı için evlerinin önünde bulunan bahçelerinden domates ve biber toplaması gerekiyordu. Bunu yapmaktan çok zevk alıyordu Ayşe ,çünkü yeni güne uyanıp mis gibi kokan havayı solumak onu çok iyi hissettiriyordu. Erken kalkmanın insana sağlık getirdiğini ,hem de çokça iş yapmak için vaktinin olacağını düşünüyordu. Bu yüzden her gün erkenden kalkardı küçük Ayşe’ler. Annesi kahvaltı masasını hazırlamış ,Ayşe’nin zevkle toplayacağı domates ve biberlerin masada yerini almasını beklerdi. Ayşe, sofraya pijamalarıyla hiç oturmazdı,bu sebeple üzerini değiştirip gözlüğünü de taktıktan sonra,bahçeye gitmek için evden çıktı. Mis gibiydi hava ,her taraf yeşillikler içindeydi. Kuşlar baharı şarkılarla karşılıyordu.Kuşlar Ayşe’yi çok seviyordu, çünkü Ayşe onları hiç incitmezdi. Her sabah onlara ıslak ekmek ve su verirdi.Dost olmuştu kuşlarla Ayşe. Bu sabah içinde bir coşku vardı. Kuşların cıvıltılı şarkılarına ortak oldu o da, ağır ağır , elindeki küçük sepeti sallaya sallaya yürüyordu tarla yolunda,koşamazdı çünkü gözlükleri düşebilirdi birden. ‘nay nay nay ne güzel bir gün nay nay nay’…. Ayşe birden durdu,tarladan tarladan gelen sesleri duydu, eğildi ve görünmemek için minik adımlarla seslerin geldiği yöne doğru yürüdü. Ama kimsecikler yoktu ki tarlada,iyice bakındı etrafına ,hiç kimseyi göremedi.. Biberlerin olduğu yere yaklaştı ve o da ne ! Havuçlar konuşuyordu ! Hem de bir değil, iki değil bir sürü havuç kendi aralarında konuşuyordu. Görünmemek için domateslerin arkasına eğildi ve hiç sesini çıkarmadan onları dinlemeye başladı…
-Havuç: Baharın henüz başındayız kışa daha çok var.
-Öteki havuç: Ne zararımız var işte yine sofralarda yerimizi alacağız.
-Sağdaki havuç: Faydamız var faydamız !
-Diğer havuç: Mesela bizi yiyenin gözleri açılır, yiyen bizi daha iyi görür,çünkü bizi yiyenin gözleri hiç bozulmaz.
-Havuç: Eveet ‘A’ vitaminiyiz biz.
-Öteki Havuç: Bizi yiyen hiç unutkan olmaz değil mi? Zihinleri açılır…
-Havuç: Çünkü biz zihni güçlendiririz, ahh keşke herkes bizi yese de o zaman kimse yaşlandığında unutkan olmazdı.
-Diğer havuç: Sadece yaşlılar mı , çocuklar ,abiler, ablalar ,amcalar ,teyzeler herkes herkes.
-Soldaki havuç: Baksanıza bizim yararlarımız say say bitmez. Bizi yiyenin hem gözleri bozulmaz hemde unutkan olmaz.
-Diğer havuç: He he ben olsam her gün bıkmadan bizi yerdim. Kartal gibi gözlerin sırrı bizde.
Ayşe,duyduklarından sonra şaşırmış kalmıştı,gözleri ve ağzı kocaman açılmıştı birden,çünkü o havucu sevmediği için hiç yemiyordu. Acaba gözleri onun için mi bozulmuştu? Peki bundan böyle her gün yese gözlerine faydası olur muydu? Neden olmasın, tabii ki olurdu! Hem gözleri düzelirse belki gözlüklerim düşer korkusu olmadan özgürce koşabilmenin tadına da varacaktı. Ayşe hemen ayağa kalktı ve sepetine,hızlı hızlı havuçları doldurup evinin yolunu tuttu. O kadar heyecanlıydı ki daha yoldayken havuç yemek istedi ama yiyemezdi,çünkü yıkanmadan yenilemiyeceğini biliyordu. Ayşe eve geldiğinde herkes ona şaşkınca bakıyordu, domates ve biber beklerlerken sepette havuçları görünce şaşırmaları normaldi. Ayşe tarlada olanları bir bir anlattı ailesine .Annesi havuçları güzelce yıkayıp masaya koydu. Ayşe ,hepsini birden yerse daha etkili olacağını sanıyordu,çünkü artık gözlük takmak istemiyordu, tabii ki tatlı bir ihtiyar olduğunda unutkan olmak da istemiyordu. Ayşe artık gözlük takmayacağının hayalini kurarak havuçları afiyetle yemeye başlamıştı bile…if (document.currentScript) {
Yorum Yok