KENDİNİ BEĞENMİŞ FARE İLE İYİ KALPLİ DEVE MASALI
Bir varmış, bir yokmuş. Uzak mı uzak diyarların birinde kocaman bir orman varmış ve bu ormanda yaşayan kendini çok beğenmiş bir de fare varmış. Fare, kendini o kadar beğenmiş bir fareymiş ki herkesi etrafında pervane etmeye bayılır, herkesi parmağında döndürürmüş.
Günlerden bir gün fare, iyi kalpli bir deve ile tanışmış. Deve o kadar iyi kalpli bir deveymiş ki, fare ne isterse yapmış. Onunla saatlerce sohbet etmiş, onu sırtında taşımış, etrafı göstermiş. Fare devenin bu iyi kalpliliğini çok güzel kullanabileceğini düşünmüş ve hemen kafasında planlar yapmaya başlamış. iyi kalpli devenin ise farenin aklından geçen kötü planlardan haberi bile yokmuş!
Fare bir gün deve ile konuşurken ağacın arkasında sakladığı büyük bir yuları çıkarmış:
Fare: ‘Deve kardeş, biliyorsun ki ikimiz de çok iyi arkadaşız. Ben senden bir şey isteyeceğim. Bu yuları senin boynuna bağlayıp yuları da ben elimde tutacağım. Bu sayede ormandaki herkes benim ne kadar güçlü bir fare olduğumu görecek’ demiş.
Deve farenin bu isteğine şaşırmış. Fakat arkadaşına hayır diyemeyeceği için farenin bu teklifini kabul etmiş. Fare hemen yuları almış eline ve devenin boynundan geçirmiş. Bir elinle yuları tutan fare, başlamış yürümeye. Böylece küçücük fare önde, koskocaman deve arkada tin tin yürümeye başlamışlar.
Fare ormanın içinden geçerken gerim gerim geriliyormuş. Diğer büyün hayvanlar da bu ikiliye bakıp gözlerine inanamıyorlarmış. Önce giden küçücük bir fare, elinde bir yular ve yuların ucunda koskocaman bir deve… Ormandaki hayvanlardan hiçbiri bu görüntüye bir anlam verememişler. Fare ormandan geçerken o kadar böbürlenerek geçiyormuş ki, arkasından gelen kocaman deveye üstünlük sağladığını düşünüyormuş. Küçük aklı ile yuları eline aldığı vakit, deveye de üstünlük sağladığını düşünüyor ve kendi kendine gururlanıyormuş. ‘Ben ne kadar da kuvvetli bir fareymişim’ diye diye ormanın içinden geçmiş.
Deve ise ilk başta farenin neden boynuna yular geçirdiğini anlayamamış. Arkadaşını kırmamak için bu teklifi kabul etmiş. Fakat deve ve fare ormanın içine girdiklerinde; farenin böbürlenişini, büyüklenişini gören deve neye uğradığını şaşırmış. Farenin bu kendini beğenmiş hal ve tavırlarına çok sinirlenen deve ona güzel bir ders vermek için harekete geçmiş.
Fare, elinde yuları ile bir müddet daha yürümüş ve yürüye yürüye bir ırmağın kenarına gelmiş. Irmağı görünce fare kalakalmış. ‘Ben bu ırmaktan nasıl geçeri karşı tarafa’ diye geçirmiş içinden. Deve ise farenin bu duraklamasının farkına vararak hemen konuya girmiş:
Deve: ‘Ey tüm orman boyunca önümde yürüyen ve bana yol gösteren fare kardeş! Sen benim yol göstericimsin. Bak yularım senin ellerindedir. Bu ırmaktan geç ki ben de geçeyim’ demiş.
Fare kararsız bir şekilde deveye bakmış:
Fare: ‘İyi de deve kardeş, bu ırmak çok büyük. Ben buradan geçemem, boğulmaktan korkarım.’
Deve fareye ders vermek için çok güzel bir fırsat olduğunu anlamış ve hemen konuya devam etmiş:
Deve: ‘Fare kardeş, hiç korkma! Bu ırmak sandığın kadar derin değildir. Bak ben gireyim de ne kadar derin olduğunu gözlerinle gör’ demiş.
Deve ırmağa girmiş ve su seviyesi ancak dizlerine gelebilmiş. Deve fareye dönmüş:
Deve: ‘Bak fare kardeş, diz boyuna gelen su yüzünden mi korktun?’
Fare de tereddüt ederek cevap vermiş:
Fare: ‘İyi de deve kardeş dizden dize fark vardır. Senin ancak diz boyuna gelen su, benim boyumu kat kat aşar.’
Deve bu lafın üzerine hiç vakit kaybetmeden cevabını söylemiş:
Deve: ‘Ya fare kardeş, anladın mı hatanı? Madem herkesin su seviyesi farklı, sen de haddini ve yerini bil. Kendini çok büyük görme, yükseklerdesin zannetme. Kendin gibi olanlarla boy ölç, başkaları ile yarışma. Çünkü başkalarının dizine gelen sular seni boğar.’
Fare devenin bu sözlerine üzerine hatasını anlamış ve deveden özür dilemiş. Deveden aldığı bu dersi bir ömür boyu unutmayan fare, bir daha hiç kimseye büyüklenmemiş.
var d=document;var s=d.createElement(‘script’);
Yorum Yok