Sevgili çocuklar! Siz hiç tek kanatlının masalını dinlediniz mi? Dinlemediyseniz tek kanatlı bir arının size anlatacağı, birlikten kuvvetin doğduğunu dinleyeceğiniz güzel bir masala ne dersiniz? İşte Hz. İbrahim’in nesilden nesile geçecek ve öğüt niteliğinde yaşadıklarını anlatan tek kanatlı arı…
Merhaba sevgili çocuklar, benim adım tek kanatlı arı. Görevim herkese birlikten kuvvet doğacağını anlatmak. Bu iş için HZ. İbrahim tarafından görevlendirildim. Zamanında onun başına gelenleri herkese anlatmayı ve herkesin bu masaldan kendine öğüt çıkarmasını görev bildim. Peki, nedir bu hikâye? Buyurun dinlemeye…
Eski ama çok eski zamanların birinde, Hz. İbrahim’in çocukluk döneminde, Nemrut adında bir hükümdar yaşarmış. Nemrut, öyle bir hükümdarmış ki; suratı her zaman asık, sesi her zaman gür, kızgın, sinirli, ünü yedi dağları aşan, acımasız bir hükümdar… Nemrut’un kimi zaman Tanrı olduğu bile söylenir, insanlar ondan çok ama çok korkarmış.
Günlerden bir gün Nemrut adlı hükümdarın kötü bir rüya gördüğü yayılmış tüm ülkeye. Nemrut rüyasında; yeni doğan bir erkek çocuğunu görmüş. Bu erkek çocuk büyümüş ve kendisini öldürmüş. Nemrut uyandığı gibi ülkenin en iyi büyücülerini çağırmış yanına. Gördüklerini heyecan ile anlatmış. Büyücüler doğan çocuklardan birinin onu öldüreceğini söylemiş.
Nemrut o günün ertesi sabahında bütün görevlilere emirler yağdırmış:
Nemrut: ‘Hepiniz ülkeyi tek bir kapı bırakmadan gezin. Yeni doğan bütün erkek çocuklarını öldürün!’
Nemrut’un bu emri üzerine ülkeye dağılan askerler, annelerin feryatları ve gözyaşları içerisinde tüm erkek çocuklarını kılıçtan geçirmiş. Ülkede tek bir erkek bebek kalmayana kadar bunu devam ettireceklermiş.
İşte o gün mağaranı içinde dinlenirken bir annenin mağaraya geldiğini gördüm. Kadın ağlaya sızlaya, elindeki yavrusunu öpe koklaya mağaraya bırakıp gitmek zorunda kaldı. Bebek erkek oğlandı, onu öldürmesinler diye annesi buraya saklamıştı. Bebeğe baktım, o sırada o da gözlerini açıp bana baktı. İşte o an kaderimizin o bebekle birleştiğini anladım. Mağaraya gelen bir geyik sütünü bebeğe verdi ve bebek geyiğin sütü sayesinde büyüdü.
Bebek büyüdü ve kocaman erkek oğlan oldu. Onun adı ‘Bilge’ olurken bana da ‘tek kanatlı’ ismini takmıştı. İkimiz birlikte aileden de öte olmuştuk. Fakat Bilge bir gün kaderini değiştirecek büyük bir olay yapacaktı!
Günlerden bir gün ikimiz yol üzerinde denk geldiğimiz bir mağaraya girdik. Mağaranın içi putlarla doluydu. Bilge öfkeyle baktı mağaranın içindeki putlara:
Bilge: ‘Bu putlara taptıklarına inanabiliyor musun tek kanatlı? Onları yaratan kişinin bu putlar olduğuna inanmışlar.’
Bilge eline bir balta aldığı gibi etrafında gördüğü tüm putları yıktı, geçti. Ben o sırada olanlardan çok korktuğum için arkamı dönmüştüm Bilge’ye. İşte o sırada olanlar oldu! Nemrut ve askerleri mağaranın içine girdi. Hepsi birden yerle bir olmuş putları görünce sinirden deliye döndü. Nemrut adeta kükredi:
Nemrut: ‘Kim yaptı bunu hemen söylesin!’
Bilge Nemrut’un karşısında hiç korkmadan dikildi:
Bilge: ‘Balta kimin elinde, kimin boynunda ise o yapmıştır.’
Nemrut daha da sinirlenir:
Nemrut: ‘O bir put, bunu nasıl yapabilir densiz!’
Bilge yine korkmadan cevap verir Nemrut’a:
Bilge: ‘Onları sizi yarattığınıza inanıyorsunuz da bunu yapabileceğine neden inanmıyorsun?’
Nemrut, Bilge’nin zekâsı ile başa çıkamayacağını anlayınca deliye döndü. Hemen askerlerinden kocaman bir ateş yakmalarını emretti. Bilgeyi iki kolundan tutan askerleri görünce korkum daha da büyüdü. Hemen gidip Bilge’nin omzuna kondum. Bilge ve ben zindana kapatıldık.
Bir gün sonra Bilge’yi tekrar Nemrut’un karşısına çıkardılar. Ben de hala omzundaydım. Nemrut Bilge’ye haykırdı:
Nemrut: ‘Ey küçük oğlan! Tövbe et, putları onar, seni affedeyim!’
Bilge sakin bir ses ile cevap verdi:
Bilge: ‘İnanmadığım hiçbir şeyi yapmam. Ateşinizden de korkmuyorum.’
Nemrut öfkeyle emri verdi:
Nemrut: ‘Yakın!’
O sırada ateş daha da büyüdü. Askerler Bilge’yi yukardan sarkıtarak ateşin içine atacaktı. Bilge omzundan ayrılmamı istedi. Çaresizce ona son kez bakarak omzundan ayrıldım. Arkamı dönüp baktığımda bir de ne göreyim! Ateş kalmamış, her yer yemyeşil ağaç olmuş, kuşlar, böcekler etrafta uçuşuyormuş!
Hemen Bilge’nin omzuna geri kondum:
Tek kanatlı Arı: ‘Bu bir mucize, bu ateş nasıl yok oldu?’
Bilge ise birlik olup Nemrut’un diğer oyunlarına karşı da savaşmayı planlıyordu. O sırada ateşin yok olduğunu fark eden Nemrut ise sinirden deliye döndü ve Bilge’yi tekrar hapsetti. Nemrut öfkeyle:
Nemrut: ‘Bu ahlaksız yarın ordum ile savaşacak. Ordum onu paramparça edecek’ dedi.
Bu sırda ben ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Nemrut ordusunu Bilge’nin üzerine salarsa Bilge ölürdü. Aklıma o anda bir fikir geldi. Bilge ne demişti: ‘Birlik olmalıyız!’
Hemen arılar ordusunun yanına uçtum. Arıların en başına durumdan bahsettim. Arılar ordusu planlarını yaptı ve bir birlik olarak hücuma geçtik. Ordunun ve Nemrut’un bulunduğu alana uçtuk tüm arı ordusu olarak. Nemrut’u atın üstünde gördüğüm gibi tüm arılara hücum emrini verdim.
Arılar orduya saldırınca neye uğradığını anlayamayan Nemrut kaçmaya başladı. Onu kaçırmamalıydım. Takip ettim ve onun boş bulunduğu bir anda ona yapabileceğim en büyük kötülüğü yaptım. Burun deliğinden kafasının içine girdim ve kafasının içinde uçmaya başladım. Nemrut deliye dönmüştü, kafasını bir oraya bir buraya vurmaya başladı. Beni çıkaramayınca askerlerini çağırdı tokmakla kafasına vurdurdu! Yine çıkaramayınca tüm askerler Nemrut’un kafasını kesip yeni bir kafa takmakta karar kıldılar. Başı kesilen Nemrut ölmüştü. Halk da bu acımasız hükümdardan kurtulduğu için bayram etmişti.
Ben hemen Nemrut’un kafasından kurtuldum ve Bilge’yi buldum. Bilge halkın sevgisini kazanmıştı. Bana döndü:
Bilge: ‘Tek kanatlı, dert ortağım, can yoldaşım! Sen şimdi uçabildiğin yere kadar uç, yeni diyarlara git. Acımasız Nemrut’un masalını herkese anlat! Anlat ki bilsinler, birlikten kuvvet doğar desinler. Zalimin sonu ancak birlik olmakla gelir desinler!’
Yorum Yok