Bir zamanlar bir prens varmış. Bu prens evlenmek istiyormuş, ama evleneceği kişi gerçek bir prenses olmalıymış. Böyle birini bulmak için bütün dünyayı dolaşmış, ancak nafile! Prens, karşısına çıkan prenseslerin gerçekten prenses olup olmadığını bir türlü anlayamıyormuş. Çünkü bu kızlarda hep eksik bir şeyler oluyormuş. Prens sonunda üzüntü ve umutsuzluk içinde yurduna dönmüş.
Aylar ayları kovalamış, bir gece korkunç bir fırtına çıkmış. Şimşekler çakıyor, gök gürlüyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor adeta kıyamet kopuyormuş. Dışarısı bu haldeyken sarayın dış kapısının zili çalınmış. Yaşlı kraliçe gidip kapıyı açmış. Fakat o da ne! Kapıda, yağmurdan ve fırtınadan perişan olmuş bir zavallı bir kız duruyormuş. Üstelik her tarafından sular akan, tepeden tırnağa sırılsıklam olmuş bu kız gerçek bir prenses olduğunu söylüyormuş.
“Eh, anlarız bakalım!” diye düşünmüş içinden yaşlı kraliçe, ama kimseye bir şey söylememiş.
Yaşlı kraliçe hemen yatak odasına gitmiş, yere bir bezelye tanesi koymuş. Bu bezelye tanesinin üzerine de yirmi tane döşek, döşeklerin üzerine de yirmi tane kaz tüyü yatak koymuş. Gece olunca prensesi bu yatakta yatırmışlar.
Yaşlı kraliçe merakla sabah olmasını beklerken sonunda sabah olmuş. Kraliçe hemen kızın odasına koşmuş ve uyanık gördüğü kıza gece nasıl uyuduğunu sormuş.
“Ah, korkunç bir şeydi!” demiş prenses. “Bütün gece gözümü bile kırpmadım! Allah bilir ne vardı yatak ta! Sert bir şeyin üstünde yatmışım gibi, her yerim çürüdü, mosmor kesildi! Gerçekten berbattı!”
Böylece anlaşılmış ki, yirmi döşek ve yirmi kaz tüyü yatağın altındaki bezelye tanesini hissedecek kadar nazlı, narin olduğuna göre, bu prenses hakiki bir prensesmiş! Prens sonunda gerçek prenses olduğuna inandığı bu kızla evlenmiş. O bezelye tanesini herkesin görmesi için müzeye koyulmuş.
Eğer kimse almadıysa, bugün bile gidip görebilirsiniz onu. Gördünüz mü: işte size hakiki bir masal!
Yorum Yok