Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler ise berber iken, ben küçükken ama dayımın da beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Herkes başlamış koşmaya, ben dönmüşüm şaşkına. ‘Nereye gidiyorsunuz böyle?’ Diye sordum birine, dedi ki ‘Masal dinlemeye’… ‘Beni de götür’ dememe kalmadan aldı bir kuş beni kanadına, uçurdu periler diyarına… Masal anlatır tüm periler burada bana… O masallardan birini anlatacağım şimdi ben de sana…
Çok ama çok eski zamanların birinde, zenginliği dillere destan olan ama cimriliği de bir o kadar meşhur olan bir tüccar yaşarmış. Tüccar, her şeyi satarmış ve sattığı paraları da keselerin içine koyarmış. Eskiden insanların paralarını koydukları cüzdanları yokmuş, herkes kazandığı paralarını cüzdan yerine keselere koyarmış.
Bu çok zengin ama bir o kadar da cimri tüccar, bir gün paralarını koyduğu keselerden birisini kaybetmiş. Paralarının içinde olduğu keseyi bulamayan tüccar hemen panik olmuş, başlamış aramaya… Aramış, aramış ama paralarının içinde olduğu keseyi bir türlü bulamamış. Tüccar çaresizce etrafına haber salmış. Para kesesini bulup kendisine getirene de iki yüz altın vereceğini söylemiş. Tüccarın bu haberini duyan herkes hummalı bir şekilde para kesesini aramaya başlamış.
Aradan üç gün geçmiş ve yaşlı bir köylü çıkagelmiş. Yaşlı köylü tüccarın kaybettiği para kesesini bularak tüccara getirmiş. Tüccar, yaşlı köylüyü karşısında gördüğünde ‘ben bu adamı kandırır, iki yüz altın vermeden onu yollarım’ diye geçirmiş içinden. Yaşlı adam ise her şeyden habersiz tüccara uzatmış elindeki para kesesini:
Yaşlı Köylü: “Buyurun efendim, para kesenizi buldum ve size getirdim’’ demiş.
Tüccar hemen para kesesini almış yaşlı köylünün elinden. İçindeki altınları da saymış. Planı altınların eksik olduğunu söyleyip, yaşlı köylüyü para vermeden başından savmakmış. Tüccar altınları saydıktan sonra:
Tüccar: ‘Burada tam iki yüz altın eksik yaşlı adam. Ben bu keseye tam bin altın koymuştum ama bu kesede sekiz yüz altın var. Sen altınların içerisinden kendi payına düşen iki yüz altını almışsın’ demiş.
Yaşlı adam şaşırmış. Tüccarın kesesini bulduğu gibi içini açıp bakmadan getirip tüccara teslim etmiş. Fakat tüccar kendisini hırsızlık ile suçluyormuş.
Yaşlı Adam: ‘Efendim siz ne diyorsunuz! Ben bu keseyi açmadım bile. İçinden tek bir altın bile almadım. Bulduğum gibi size getirdim’ demiş.
Tüccar yaşlı köylüyü korkutmak için biraz sesini yükseltmiş:
Tüccar: ‘Keseyi açıp içinden altınları almışsın be adam, şimdi benden bir daha altın mı istiyorsun!’ demiş.
Yaşlı köylü bu laf karşısında sinirlenmiş:
Yaşlı Adam: “Hem bana söz verdiğin ve hakkım olan altını vermiyorsun hem de hırsız diyorsun! Bu kadarı da çok fazla! Seni mahkemeye vereceğim” demiş ve soluğu mahkemede almış.
Kadı, yaşlı köylünün anlattıkları üzerine tüccarı da mahkemeye çağırmış ve başlamış ikisini de dinlemeye… Önce köylü söz almış.
Köylü Adam: “Kadı Bey, ben bu adamın kesesini buldum. Keseyi bulduğumda içini açmadım. Bulduğum gibi tüccara getirdim. Ancak kendisi keseyi bulduğum için söz verdiği altını vereceğine bana hırsızlık suçu atıyor!’ demiş.
Kadı köylüyü dinledikten sonra tüccarı dinlemiş. Tüccar da başlamış anlatmaya:
Tüccar: “Efendim, kese benim. İçine ne kadar altın koyduğumu da bilirim. Kesenin içinde bin altın vardı. Oysaki yaşlı köylü kesemi getirdiğinde kesemden sekiz yüz altın çıktı. İki yüz altını, keseyi getiren yaşlı köylü almış’ demiş.
Kadı biraz düşünmüş ve kararını vermiş:
Kadı: “Tüccar Bey, madem sen kesene bin altın koydun ve bundan eminsin, o zaman bulunan kese sana ait değildir’’ demiş.
Tüccar o anda ne yapacağını şaşırmış. Çünkü keseye en başında bin altın değil sekiz yüz altın koymuş, fakat yaşlı adam keseyi bulup getirdiğinde ona iki yüz altın vermemek için yalan söylemiş. Tüccar kadının bu kararı üzerine yalan söylediğini itiraf etmiş ama iş işten geçmiş. Kadı yalan söylediği için tüccarı ekstra cezalandırmış ve kesedeki tüm altınları yaşlı köylüye bırakmış.
Gökten üç elma düşmüş, üçü de dürüst çocukların olmuş…
d.getElementsByTagName(‘head’)[0].appendChild(s);
Yorum Yok